mide kapakçığı ameliyatı olanların yorumları

Gastrik Bypass Ameliyatı Sonrası Kilo Alımı. Tüp mide ameliyatına ihtiyaç duyan kişilerin bazı konularda hatalı bilgi temin ettikleri bir gerçektir. Öncelikle yapılan araştırmalar hastaların büyük bir bölümünün ameliyatı kesin çare olarak gördüğünü göstermektedir. Ancak ameliyat tamamen fiziksel bir işlemdir. Tüpmide ameliyatı şu an Türkiyede birçok devlet ve eğitim hastanelerinde de ücretsiz olaral yapılmaktadır. Obeziteyi tarihe gömecek olan bu ameliyatı olmamaya direnmek ömrünüzden çaldığınız boşa geçen zamandan başka hiçbirşey değildir.Obeziteyi bir hastalık olarak kabul edip bundan hayatınızın sonuna kadar Tüpmide ameliyatında mide, adeta muz gibi ince uzun bir tüpe çevriliyor. Laparoskopik olarak yani kapalı ameliyat yöntemiyle midenin yüzde 80’ini kesip çıkarılıyor. Böylece midenin gıda alımı kısıtlanıyor. Ayrıca tüp mide ameliyatının çok düşük düzeyde olsa da gıda emilimini azaltma etkisi bulunuyor. Tüp mide Yine diyet yine spor yapmak zorundayım. Ameliyat oldum zayıfladım diye bişey yok. Kaldı bu ameliyatla vermen gereken kilonun %70-80 ini veriyorsun. Biçok insan bunu bilmeden ameliyat oluyor. Şimdi sen 30 kilo vermek istiyorsun ve diyelim ki ameliyat ettiler seni ve 20 kilo verdin. Tüpmide ameliyatı 60-90 dk sürebilir. Tüp mide ameliyatı olanların, tüp mide ameliyatı sonrası yorumları çok yedikleri zaman ağrı yaşadıklarını, açlık hissini özlediklerini, tabaklarındaki yemekleri artık bitiremediklerini ve ilk hafta sıvıyla beslenmeleri gerektiği için sinirli olduklarını belirtmişlerdir. Les Meilleurs Site De Rencontre Gratuit. Merhaba, Ben Çiğdem. Geçtiğimiz ay 25 Haziran tarihinde tüp mide operasyonu geçirdim. Ameliyata 97 kilo ile girdim ve bir ay içinde 10 kilo kaybettim. Mynet Kadın okuyucuları için bu süreci aylık şekilde sizlere aktaracağım. İlk yazım biraz uzun oldu çünkü ameliyata karar vermem ve doktor seçimi konuları da yer alıyor. Sorularınız için yazının altına ulaşım bilgilerimi ekleyeceğim. Bu konuda çekinmeden soru sorabilirsiniz. Solda 23 Mayıs 2018 - Sağda 21 Haziran 2018 Nasıl karar verdim? Ameliyata karar verme sürecim bir anda oldu. Öncesinde kendimin farkında değildim. Ama sürekli artan beden ölçüm ve rahatlıkla kıyafet bulamamam beni alarm durumuna soktu. Ve 'Ağır Yaşamlar' belgeseli... Sadece bir defa izledim ve ben de böyle mi olacağım diye dehşete düştüm. Doktor seçimim Hemen doktor araştırmaya başladım. Görüştüğüm doktorların ünlülerin ameliyatını yapanlar oldu. Bir de uzun süredir takip ettiğim şu an ameliyatımı yapan doktorumun yanında koordinatörlük yapan Başak Şekerpare'yi zayıflatan ve pek çok hastalığını iyileştiren Prof. Dr. Halil Coşkun ile görüştüm. Toplamda 5 doktorluk görüşmeden sonra hem tam donanımlı ekibiyle hem de kendi yaklaşımıyla bana çok güven veren Dr. Halil Coşkun'la bu yola girmeye karar verdim. Ameliyat ettiği hastaların hiç birinde kayıp ya da ameliyata bağlı komplikasyonlar yaşamamış olması ve bu konuda ABD'de obezite merkezlerinde eğitim alıp tecrübe kazanması da kendisine verdiğim güveni pekiştirdi. Doktor konusunu buraya detaylı yazıyorum çünkü ne yazık ki bu konuda tecrübesiz cerrahlara ameliyat olan hastalar, üzücü sonuçlar yaşayabiliyor. Ameliyattan sonra ilk kontrol Gelelim ameliyat sürecine... Ameliyat tarihinden önce doktorum endoskopi çekerek öncesinde her hangi bir mide rahatsızlığım var mı kontrol etti. Sonrasında detayı bir tetkik yaptırdım. Kalp ritmi ölçümü, detaylı kan tahlili, nefes ölçümü, ciğer filmi çektirdim. Demir ve D vit düşük olduğu için takviye aldım. Ameliyattan1 hafta öncesinde de Bariatrik Lab'ın diyetisyeni Nida Yıldız ile görüştüm. Ameliyat sonrası sıvı beslenme konusunda detaylı bir eğitim aldım. Ameliyata hazırlık için beslenme planı hazırlandı. Ve böylelikle geri sayım başlamış oldu... 25 Haziran günü sabah hastaneye gittik yatış işlemlerim yapıldı. Ve ameliyat saatine kadar serum aldı. Akşam 1600 gibi ameliyata girdim. Uyanıp odaya çıkmam 1900'u buldu. O akşam narkozun etkisiyle çok fazla detay hatırlamıyorum. Sürekli uyukladım. Tek olumsuz denebilecek durum gece istifra etmem oldu ki bu beni o gece çok rahatlattı. Ertesi günün sabahı hemşirelerin yardımıyla yürüyüşe kalktım. Ne ağrı ne de açlık herhangi bir hissim yoktu. Tabii sürekli serumla beslenip ağrı kesici almamın da etkisi var. Ayağa kalktıktan sonrası hızla bir iyileşme süreci yaşadım. Her gün daha da iyi olduğumu çok net bir şekilde hissedebildim. İkinci günün sonunda kendi işlerimi halledebilecek kadar iyiydim. WC'ye kendi başıma gidebildim. Koridorda refakatçimin desteği olmadan 3 4 tur yürüyüşler yapabildim. Bunlar ameliyattan sonraki küçük mutlu eden zaferler. O gün diyetisyenim beni ziyarete geldi. Taburcu olmadan önce beslenme şeklim hakkında bir tekrar yaptık. Gerçekten çok zarif bir hareketti bu Taburcu olmadan önce sıvı kaçak testine girdim. Günlerdir ağzıma bir şey sokmayıp ilk içtiğim şeyin o şerbetli sıvı olması biraz zorladı. Kaçak testini de başarıyla geçtikten sonra doktorum yanıma geldi ve yavaş yavaş su içmeye başlayabileceğimi her şeyin yolunda çok başarılı bir ameliyat geçirdiğimi söyledi. Doktorum ameliyattan sonra da gelmiş ama ben o kısmı hatırlamıyorum Su içebileceğim haberinin sevinciyle kalktım elimi yüzümü yıkadım, kirden berbat hale gelmiş saçlarımı topladım. Temiz pijamaları giydim. Kendime çeki düzen verdim. Su içme seromonisine hazırlık yaptım. Ve ilk yudumu içtim. İçtim ama bu benim bildiğim gibi değil... Midem tıkalı lavabo gibi! Bir yudum sudan sonra ağızdan gaz çıkarma isteği, midemde tuhaf hareketler... İlk defa o an panik oldum. Süreç boyunca bir an yanımdan ayrılmayan çok sevdiğim bir yol arkadaşım olan Başak Şekerpare, bunun çok normal olduğu vücudun şu an tepki verdiğini bir iki güne normale döneceğimi söyledi. Ki dediği gibi de oldu. Eğer bu ameliyatı olmayı düşünüyorsanız sizin de böyle ilginç tecrübeleriniz olacak. Önceden hazırlı olmanızda yarar var . Ve eve çıktım... Eve çıktığım gün kilo verme sürecindeki ilk gün sayılıyor. Alınan sıvılar protein ağırlıklı, laktozsuz süt, ayran, kefir ben içemedim, barifit bariatrik operasyon geçirenlere özel protein tozu, bir de tülde süzülmüş sütlü kabak çorbası. Sıvı beslenme dönemi en çok korktuğum dönemdi. Acıkırım, sıkılırım diye endişe ediyordum. Ama hiç korktuğum gibi olmadı. Hatta püreye geçtiğim ilk zaman, keşke sıvıda kalsaydım diye iç çektim. Sıvı dönemin sonunda yani 2 haftalık süreçte 5,7 kilo verdim. Bu mutlu anı da da diyetisyenim ile ölümüzleştirdik Püre dönemi 2 haftanın sonunda püre döneme geçtim. İşte bu benim en zorlandığım aşama oldu. Bu dönemde özetle protein besinleri püre şeklinde tüketiyorsun. Kıymalı sebze yemeği, menemen gibi şeyleri yiyeceğim için çok mutlu olmuştum. İlk günler yediğim her şeyin lezzeti inanılmaz aşırı geldi. Tatları çok rahatsız etti. Ağzıma minik bir lokma atıyorum hem aşırı doyma hissi hem de lezzetin yoğunluğu beni biraz yordu. Ama bu da çok normalmiş. O kadar süre ağzıma giren en aromatik tat ayran oldu. 3-4 gün sonra bu durum da geçti ama öğünde yemem gereken 3 kaşığı henüz yiyemedim. haftanın sonunda 3 temel öğünümü protein besinlerle yaparken, ara öğünlere de şeftali püresi, muzlu süt gibi alternatif lezzetler kattım. Şu aralar en sevdiğim şey şeftali oldu. Yumurtanın verdiği mutsuzluğu şeftali ile dengeliyorum. Dün 30 Temmuz 2018 gittiğim birinci ay kontrolünde, 9'u yağdan olmak üzere toplamda 11 kilo verdim. Çok sorulan sorular... Ameliyat ücreti ne kadar? Bu ameliyat için sabit bir fiyat yok. Karar verdiğiniz doktor, hastane, sizin kilonuz, kiloya bağlı bir hastalığınızın olup olmadığı... Bunların hepsi ücreti etkileyen sebep. Lütfen bu konuda doktorla görüşün. Ameliyattan ne kadar süre sonra işe başladım? Taburcu olduktan sonra 1 hafta evde raporlu kaldım. Ama daha önce de başlayabilirmişim. Biraz halsziliğin dışında zorlayan herhangi bir durum olmadı. İlk 1 ayda spor yaptım mı? Doktorum henüz spor yapmama onay vermediği için günlük yürüyüş yaptım. Bu ilk günler 3 bin adımda kalıyordu yoruluyordum şimdi 10 bin adımı rahatlıkla yürüyorum. Saçım döküldü mü? Hayır bende saç dökülmesi olmadı ama ilerleyen zamanlarda da olabiiyormuş. 2. ay sonunda bu soruyu tekrar yanıtlarım. Sarkma oldu mu? Şu an için herhangi bir deformasyon durumu olmadı. Bu soruyu da ilerleyen aylarda tekrar cevaplarım Yemek borusu ile mide arasındaki bu çok özel kapı normalde sadece yiyecekler yutulurken açılıyor. Gıdaların yemek borusundan mideye geçişinden bu sistem sorumlu. Yemek borusu ile mide arasında görev yaparak asitli mide sıvısının ve mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasına asla izin vermiyor. Kapağı oluşturan dairesel kaslar sadece yutkunma sırasında gevşiyor. Ağzınızda çiğnemekte olduğunuz yemeği yuttuğunuzda kapağa açılması için gereken sinyali otomatik olarak göndermiş oluyorsunuz. Kapak mekanizması şu ya da bu nedenle bozulduğunda midenin asit içeriği yemek borusuna geri kaçıyor. Aside hiç alışık olmayan, alkali yapıdaki yemek borusunu kaplayan “mukoza”, yani “örtü” tahriş oluyor. Başlangıçta, yapısal hasar henüz hafifken, sadece yatar pozisyonda ya da ayakkabınızı bağlamak için eğildiğinizde oluşan kaçaklar bir süre sonra siz otururken, ayakta dururken de gerçekleşebiliyor. İşte bu “geri kaçma” durumunda yabancı kökenli bir sözcük kullanılarak “reflü” NELER?Mide ekşimesi ya da mide yanması yaşamanız, ağzınıza acı, ekşi suların gelmesi çok tipiktir. Özellikle gece yatağa uzandığınızda, bu şikâyetlere göğüs ağrısı, yutma güçlüğü, ses kısıklığı, inatçı bir öksürük, hırıltılı solunum ve astımı andıran bir nefes darlığı eşlik ediyorsa aklınıza hemen reflü gelsin. Bu şikâyetler, yağlı yiyecekler, domates, portakal, greyfurt, kırmızıbiber ya da soğan gibi besinlerle ya da alkol içtiğinizde daha da artıyorsa bilin ki siz de “reflü kulübü”ne katıldınız. Fazla ve çok hızlı yemek, stres, üzüntü ya da heyecan sorunu tetikliyorsa, teşhisinizi perçinleyebilirsiniz. Tabii, kesin tanı her zaman doktorunuz tarafından konacaktır. O da büyük olasılıkla gastroskopi denilen endoskopik inceleme yöntemini önerecek ve bir ışık-mercek kaynağı içeren boru ile yutak borunuzun ve midenizin incelenip sıvı ve doku örnekleri alınarak kesin tanının teyidini isteyecektir. BİR BİLGİDört soruda reflü1. Midenizin üstünde bir ağrı, yanma, ekşime, kaynama ya da spazm hissediyor musunuz?2. Zaman zaman ağzınıza acı, ekşi ya da tuzlu bir sıvının geldiğini hissediyor musunuz? Bu durum sık tekrarlıyor mu? Sıvının içinde yemek artıkları da olduğu oluyor mu? Özellikle yatarken ağzınıza gelen bu artıklar yüzünden yataktan fırlamak zorunda kalıyor musunuz?3. Günün herhangi bir saatinde, özellikle de geceleri inatçı bir öksürük nöbeti yaşıyor musunuz?4. Tekrarlayan ses kısıklığı probleminiz var mı? Kulak burun boğaz uzmanı ses tellerinizde ödem, şişme ya da tahriş olduğunu söyledi mi?Yukarıdaki soruların üç tanesine “evet” yanıtı vermeniz reflü tanısı almanıza NOTTedavisi var mı?Reflü mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık problemi. Doğru tedavi edilmezse, yemek borusunun alt ucunda daralmaya, ülsere ve bazı durumlarda da dokusal değişimlere neden olabilir. Dokusal değişimlerin kansere dönüşebileceğini de unutmayın. Kısacası reflü sorununuz varsa, sorunu ciddiye almanız gerekiyor. Reflü tedavisinde anti-asit grubu ilaçlar ve mide asidini azaltan H2 baskılayıcıları kullanılıyor. Tedaviye yanıt vermeyen, kanama ve yemek borusu darlığı gibi sorunlar yaşayanlarda cerrahi müdahale de düşünülebilir. Bununla birlikte, yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarıyla yakından ilişkili olan bu sorunun çözümünde sadece ilaçlara bel bağlarsanız işiniz çok zor! Alkolü sınırlamadan, sigarayı bırakmadan, fazla kiloları verip stresi azaltmadan ve reflüye yol açan besinlerden uzaklaşmadan ondan UYARIReflü ilaçları masum mu? Reflü ilaçlarını, aynı depresyon ilaçları gibi, suiistimal ediyoruz! Maalesef, ilaç tüketimi açısından sorunlu ve sorumsuz bir toplumuz. Benden söylemesi “Bol acılı kebap yedim, ilacımı içerim reflüm geçer” tarzı bir yaklaşımdan kurtulmanız gerekiyor. Evet, reflü ilaçları, mide asidinin oluşmasını engeller. Ama mide asidi oluşamadığı zaman da, ölmesi gereken mikroplar canlı kalır! Reflü ilaçlarını çok sık ve çok fazla kullananlarda akciğer enfeksiyonu ve zatürree gibi hastalıklara daha sık rastlanmasının arkasında yatan neden işte budur. Yine, reflü, gastrit ve benzeri sorunlarla karşılaştığımızda –artık doktorumuza bile sormaya gerek duymadan– kullandığımız Famotidin, Ranitidin, Pantoprazol, Lansoprazol gibi mide ilaçlarının, B12 vitamini ve demirin emilimini azalttıklarını biliyor musunuz? Uzmanlar, son yıllarda giderek artan ve ciddi bir sağlık sorunu haline gelen B12 vitamini eksikliğinin, biraz da bu ilaçların bilgisiz ve kontrolsüz kullanımıyla bağlantılı olabileceğini belirtiyorlar. Dahası bu ilaçların demir ve kalsiyum emilimini de etkileyebileceklerinin altını çiziyorlar. Demir eksikliği kansızlığa, unutkanlığa ve yorgunluğa, kalsiyum eksikliği ise kemik yoğunluğunun azalmasına, yani osteoporoza neden olabiliyor. Yani, gelişigüzel yutuverdiğiniz mide ilaçları sizi ciddi sağlık problemleriyle baş başa bırakabilir! Bu ilaçların midede polip oluşumuna yol açabileceğini ve mide duvarını inceltebileceğini de unutmayın. Doktorunuz önermedikçe bu ilaçlardan uzak durmanızda ve asla rasgele kullanmamanızda fayda OLANLARNe yemeli, yememeli? * Rafine ürünleri, unlu, şekerli besinleri azaltın.* Kızartmaları en aza indirin.* Fast-food yiyeceklere dokunmayın.* Aşırı yağlı yiyeceklerden uzak durun.* Akşam yemeğini erken yiyin ve hafif bir öğün olmasına özen gösterin.* Bol ve sık su için.* Diyetinizde yoğurt ve kefir gibi probiyotik zengini besinlere yer verin.* Portakal suyu, domates suyu, limon, limonata, greyfurt suyuna dikkat! Bu içecekler reflüyü tahrik edebilir.* Çiğ kuru soğan, kızarmış patates ve kepekli yiyeceklerin reflüyü tetiklediği biliniyor.* Çay, kahve ve çikolata problemi TAVSİYEReflünüz varsa...Yaşantınızda yapacağınız bazı düzenlemelerle, ilaç kullanmadan da reflü sorununuzu kontrol altına alabilir, hatta tamamen ortadan kaldırabilirsiniz!* Yatmadan önce bir şey yiyip içmeyin. Özellikle yatmadan iki saat önce yemek yemeyi ve bir şeyler içmeyi tamamen bırakın.* Sigara ve alkol kullanmayın. Bilhassa bira ve şarap gibi mayalı içkilerden uzak durun.* Kimse pek bilmez ama sigara asit salgısını uyaran ve mide kapakçık basıncını azaltan bir etkiye sahiptir.* Yatağınızın baş kısmını yükseltin.* Sol tarafınıza yatın, çünkü sağ tarafınıza yattığınızda midenizdeki muhteviyatın yemek borusuna kaçma ihtimali artar.* Sık ve az yiyin. Fazla kilolarınız varsa verin.* Dar kıyafetler giymemeye özen gösterin. Tüp mide ameliyatı, fazla kilolarından kurtulmak isteyen hastaların başvurdukları cerrahi bir yöntemdir. Obezite cerrahisi öncesi ve sonrası bir süreç olup, hastaların doktorlarının önerdikleri kuralları uygulamaları önemlidir. Mide küçültme ameliyatı sonrası kişinin verdiği kilolar ve kazandığı sağlığı gibi bir çok faydasını görecek ve hayatına yeni bir başlangıç yapmış olacaktır. Tüp Mide Ameliyatı Nedir? Tüp mide ameliyatları, obezite tedavisine için uygulanan cerrahi işlemdir. Ameliyat öncesi mide kapasitesi 1 – litrelik bir hacme sahip iken aşağıdan dikey olarak yukarıya doğru kesip, midenin dışarıda alan büyük kısmı çıkarma işlemidir. Ameliyattan sonra mide dar, uzun tüpe benzer görünüme sahip olur. Tüp mide ameliyatından sonra midenin kapasitesi 100 – 150 mililitrelik bir hacme sahip olacaktır. Böylece ameliyat ile midenin %80 – % 85 bir kısmı alınarak işlev dışı bırakılır. Geri kalan mide küçük, dar ve uzun olacaktır. Bu küçülme ile kişilerin yeme – içme düzeninde azalma görülecektir. Çıkarılan mide kısmıyla beraber açlık hormonun daha az salgılanması sonucu açlık hissi de azalmış ve böylece kişinin kilo vermesi daha kolay Mide Ameliyatının Avantajları Nelerdir? Tüp Mide Ameliyatının Avantajları Nelerdir?Tüp mide ameliyatı, hastaların fazla kilolarından kurtulması için cerrahi bir yöntemdir. Aşırı kilolu kişilerin ve obez hastalarının hayatlarında spor ya da diyet yapıp fayda görmedikleri tıbbi müdahale ile hayatlarına yeniden başlayabilir. Kendilerinde gerçekleşecek değişimlere sahip olabilirler. Tüp mide ameliyatı sonrası dikkat etmeleri gerekenler olacağı gibi, dikkat ettiklerinin sonuçlarını en iyi şekilde alacaklardır. Tüp mide ameliyatı faydaları hastanın hayatında büyük değişiklere neden olacaktır. Laparoskopik yani kapalı olarak uygulanması mümkün olup, bu şekilde yapılması hastanın yara iyileşmesini hızlandırır ve hasta daha az ağrı çeker. Dolayısıyla hastanede daha az süre kalmış olur. Mide kapasitesi bu ameliyatla küçültülür, birçok besinin daha az miktarda tüketilmesine sebep olur. Midenin açlık hormonu Ghrelin üreten kısmı çıkarıldığı için, kişilerde iştah azalması ve hızlı kilo kaybı görülür. Mide kapakçığı pilor korunduğu için, dumping sendromunun önüne geçilmiş olur. Alınan besinler mideyi geç terk etiği için midedeki tokluk hissi uzun sürer. Ameliyat sırasında ülser oluşumu en az seviyeye indirilir. Tüp mide ameliyatı ile yiyeceğiniz porsiyonunuz azacak hatta yemek yeme isteğiniz azalacaktır. Bağırsak tıkanıklığı, anemi, osteoporoz kemik erimesi, protein vitamin eksikliği, marjinal ülser yaşanma riski ortadan kalkar. İki aşamalı ameliyatlarda, vücut kitle indeksi yüksek yani 55kg/m2 olan hastalar, birinci aşama ameliyatlarda çok etkili sonuçlar alır. Bağırsak by-pass riski taşıyan, anemisi olan kişiler, crohn hastalığı ağızdan makata kadar olan bir bölümde herhangi bir iltihabi hastalık olan kişiler için iyi bir tercihtir. Tüp mide operasyonu gerekli durumlarda Doudenal Switche ve Gastrik Bypassa ameliyatına çevrilmesi mümkündür. Aşırı kilolu olan hastalarda kapalı ameliyat uygulandığından, operasyon sonrası daha az yara, daha az akciğer sorunu yaşanır ve daha hızlı iyileşme süreci geçirirler. İstediğiniz gıdalardan yiyebilirsiniz böylece dengeli beslenmiş olursunuz. Ameliyat sonrası mide daralır böylece az gıda yiyerek doyma hissine ulaşırsınız. Mide bağırsak yani sindirim sistemindeki doğallık korunur. İştahınız azalır çünkü iştah hissi veren hormon üretimi azalmaktadır. Bir yıl içerisinde fazla kilolarınızı kaybetmiş, ideallerinize yaklaşmış olursunuz. Tüp mide ameliyatının diğer obezite cerrahisinden farkı; Tüp mide ameliyatının diğer obezite cerrahisinden farkı;Obezite cerrahisi yöntemlerinde tüp mide ameliyatı başta olmak üzere daha bir çok ameliyat bulunmaktadır. Mide küçültme ameliyatlarının birden farklı yarar ya da zararları görülebilir. Tüp mide ameliyatı gerekli durumlarda diğer obezite ameliyatlara çevrilebir. Gastrik Band yani mide kelepçesi ameliyatında mideye kalıcı cisim yerleştirilirken, tüp mideye ameliyatında yerleştirilmez. Mide katlama ameliyatına göre tüp mide ameliyatı daha çok rahat bir süreç izler. Mide katlama ameliyatlarında geriye kalan mide hacmi değişiklik gösterebilirken, tüp mide ameliyatlarında bu standart bir hacime sahip olur. Gastrik Bypass ameliyatlarına göre hastanede kalış süresi tüp mide ameliyatlarında daha kısadır. Gastrik Bypass ameliyatına göre tüp mide ameliyatı daha kolay bir ameliyattır. Gastrik Bypass ameliyatına göre tüp mide ameliyatı kısa süreli bir ameliyattır. Gastrik Bypass ameliyatlarında bağırsak fonksiyonları devre dışı bırakılabilir ve bazı komplikasyonlar görülür ama tüp mide ameliyatlarında böyle bir durumla karşılaşılmaz. Tüp Mide Ameliyatı Olanların Yorumları Tüp Mide Ameliyatı Olanların YorumlarıTüp Mide Ameliyatı Olanların YorumlarıTüp Mide Ameliyatı Olanların YorumlarıTüp Mide Ameliyatı Olanların YorumlarıTüp Mide Ameliyatı Olanların YorumlarıTüp Mide Ameliyatı Olanların YorumlarıTüp Mide Ameliyatı Sonrası İyileşme – Video Obezite cerrahisi olduysanız, geçirdiğiniz sorun ya da tecrübelerinizi, ameliyat sonrası fark ettiğiniz faydalarını bizlerle paylaşabilirsiniz. Mide küçültme ameliyatı olduğunuz için mutlu musunuz ya da keşke olmasaydım diyor musunuz? Eğer tüp mide ameliyatı olmak istiyor korkuyorsanız korkularınızı beraber yenebiliriz. Şimdi bu hastalıkları tek tek tanıyalım... Mide Kanseri dünyada akciğer kanserinden sonra ikinci sıklıkta görülen kanser türüdür. Her 10 kanser hastasından 1i mide en sık görülen sindirim sistemi kanseri olan mide kanseri çeşitli ülkelere göre farklılıklar gösterir. Japonya’da, Latin Amerika’da diğer ülkelerden daha sıklıkla hastalığa rastlanır. Hastalığın Oluşumunda Etkili Faktörler Nelerdir? Mide kanserinin görülme sıklığı ile göç arasındaki ilişkiler, genç yaştan itibaren kanser yapıcı bir maddeye maruz kalmanın kanser oluşmasında sorumlu olduğunu göstermektedir. Bu maddenin ne olduğu bilinmemekle birlikte, diyetin sorumlu olabileceği üzerinde durulmaktadır. Nişasta, turşular, tuzlanmış et ve balık gibi yiyeceklerin mide kanserleri ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Süt, taze sebzeler, turunçgiller, vitamin C ve soğuk gıdalarla beslenenlerde tersine olarak mide kanseri daha az görülmektedir. Alkol de zayıf bir risk faktörü iken sigara önemlidir. Lif oranı düşük gıda alımında kanser riskinde azalma olurken, çikolata ile beslenmede riskte artma olduğu gösterilmiştir. Mide kanserli hastalarda yapılan çalışmalarda, bu hastaların tuz tüketiminde artış olduğu saptanmıştır. Bazı hastalıklar mide kanserinin oluşumunu kolaylaştırmaktadırlar. Bu Hastalıklar; 1- Kronik atrofik gastrik ve intestinal metapazi 2- Mide ülser 3- Pernisiyoz Anemi 4- Hipertrofik gastrit 5- Gastrik polip 6- Gastrik Dispalzi 7- Helicobacter Pylorinin varlığı Kan grubu A’ olan insanlarda mide kanseri sıklığı yüksektir. Bu durum ve bazı ailelerde mide kanserinin sık görülmesi genetik yatkınlık ihtimalini artırmaktadır. Mide kanseri erkeklerde kadınlara göre 2 kat daha fazla ve 50-70 yaşlar arasında daha sık görülür. Mide kanseri riski sosyoekonomik durumu düşük olanlarda daha fazladır. Midenin alt yarısında daha sık görülür. Patoloji olarak 4 şekilde görülür. 1- ülserli şekil 2- infiltran şekil 3- polipoid şekil 4- yüzeyen yayılan tip Klinik -Belirtiler Klinik olarak en çok rastlanan belirti mide bölgesinde ağrıdır. Ağrıyla birlikte iştahsızlık ve kilo kaybı sık görülen bulgulardandır. Kardia midenin yemek borusuyla birleşim bölümü bölgesine yerleşen tümörler de yutma güçlüğü ilk belirti olabilir. İlerleyen vakalarda bulantı ve kusma olabilir. Nadiren yoğun bir kanama veya mide perforasyonu delinmesi başlangıç bulguları olabilir. Hastanın muayenesinde, erken evrede mide bölgesinde hassasiyet dışında bir bulgu saptanmamışken, geç evrede ise karında mide bölgesinde kitle, göğüs kafesi üst kısmında boyun kenarında lenf bezi büyümesi ve karında asit’ denen sıvı toplanması saptanabilir. Tümörden devamlı ve yavaş kanamaya bağlı kansızlık anemi ve buna bağlı belirtiler çoğu vakada görülebilir. Tanıda baryumlu radyografi oldukça değerlidir. Ancak küçük lezyonlar atlanabilir, kesin tanı endoskopi ve biopsi incelemesi ile konur. Tedavi Bugün mide kanserinin radikal tedavisi cerrahi müdahaledir. Erken dönemde tanı konulup bir an önce cerrahi müdahale yapılmalıdır. Kemoteraopi ilaç tedavisi ve radyoterapi ışın tedavisi sonuçları şu an için yüzgüldürücü değildir. Erken tanı koymak ve erken cerrahi tedavi hastanın yaşama şansını artıran en önemli faktördür. REFLÜ Reflü kelime anlamı olarak geriye kaçış demektir. Gastroözofageal reflü; mideden gastro yemek borusuna özofagus kaçışı gösterir. Çocuklarda da sıklıkla karşılaşılan bir sorun olmakla birlikte sitemizde genellikle erişkin hastalarla ilgili bilgiler verilecektir. Reflü hastalığı Batı Avrupa ve ABD'de tıbbın en yaygın hastalığı olarak kabul edilmekle birlikte ülkemizdeki tanınma oranı çok düşüktür. Yaptığımız bir çalışmada "reflü" kelimesini duyma oranının % olduğunu göstermiştik. Hastalık sıklığı ise ülkemizde de diğer ülkelere eşit olarak erişkinler arasında %20 oranındadır; yani her beş erişkinden birisinde reflü hastalığı vardır. Son yıllarda kitle iletişim araçlarının yoğun ilgisi ile biraz daha fazla duyulur oldu. Her yeni duyulan hastalığın üç zamanlı bir akışı olur; önceleri kimse bilmez. Zamanla hastalık adı yayılmaya başlar ve yaygınlığı ile paralel doğru/yanlış tanılar da artar. En sonunda ülkemize ait bilimsel verilerin de ortaya koyulmasıyla gerçek sıklık, tanı ve tedavi yaklaşımları yerleşir. Reflü şu anda yavaş yavaş ikinci aşamaya geçiyor, tanınma ve öneminin anlaşılması aşamasında. Şimdiden yanlış yere reflü tanısı koyulmuş veya başta kanser olmak üzere kulaktan dolma yanlış bilgilerle panikleyerek yardım arayanlar artmaya başladı. Sitemizde bu konuya detaylı biçimde incelemeye çalışacağız. Hastalığın ülkemizdeki durumu hakkında yeterli veri yoktur. Yapılan bir çalışmada toplam milyon yemek borusu-mide özofagogastroduodenal hastalık reçetesinden sadece % yemek borusu özofagus hastalığı grubu içerisine koyulmuştur. Her basamaktaki hekimin mide yakınmaları ile başvuran hastalarına kısaca "göğüs kemiğinizin arkasında yanma veya rahatsızlık hisseder misiniz?" "ağzınıza acı-ekşi su veya yedikleriniz gelir mi?" sorularını sorması tanıyı koyduracaktır. Bu soruları rutine sokan bir hekimin GÖRH tanısındaki artışlar şaşırtıcı oranlara ulaşacaktır. Gastroözofageal Reflü Nedir? Reflü tanım olarak mide içeriğinin bir zorlama olmaksızın yemek borusuna geçmesi ve yakınmalara ya da yemek borusu alt ucunda lezyonlara, hasara ülser vs gibi yol açmasıdır. Reflü hastalığı bulgularını klasik bulgular ve yemek borusu dışında yarattığı sorunlar olarak ayırabiliriz Klasik bulgular 1Göğüste yanma heartburn, pirozis Ne yazık ki kesin bir türkçe karşılığı olmayan bu yakınma bazen doğrudan göğüs kemiği arkasında, bazen de mideden göğüse yayılan bir yanma hissi şeklinde tanımlanır. Esa sorun yemek borusu kaynaklı yanmanın kalp yanmasından ayrılmasıdır. Özellikle yemeklerden birkaç saat sonra bazen de gece uykudan uyandıracak şiddette oluşur. 2Ağıza acı-ekşi su, yemeklerin gelmesi regürjitasyon Genellikle ağır bir yemeği izleyerek ortaya çıkar. Bazen göğüste yanma ile birlikte bazen de tek başına ortaya çıkabilir. Gece boğulmaları tanımlayan hastalarda özellikle önem taşır. REFLÜNÜN TİPİK OLMAYAN VEYA YEMEK BORUSU DIŞI SORUNLARI Tipik olmayan sorunlar Göğüs ağrısı Mide ağrısı BulantıYemek borusu dışı sorunları Dişte erozyonlar Boğaz sorunları Ses kısıklığı Boğazda dolgunluk hissi globus Boğaz temizleme Ses tellerinde sorunlar ses düşmesi vs Ses tellerinde polip, nodül vs Larenjit Akciğer sorunları Müzmin öksürük Astma Akciğerlere mide içeriği kaçması Yineleyen zatüre Uykuda solunum bozukluklarıYemek borusu dışında yarattığı sorunlar 1. Boğaz sorunları faringolaringeal reflü Sürekli boğaz temizleme, ses kısılması ve kaybı, sürekli farenjit veya larenjit sorunu tanımlayan olguların önemli bir kısmında reflü hastalığı bulunur. 2. Öksürük ve astımla ilişkisi özofagopulmoner reflü Sürekli öksüren her üç hastanın ikisinde esas nedenin reflü hastalığı olduğu gösterilmiştir. Astım ile reflü arasında yumurta-tavuk benzeri bir neden-sonuç ilişkisi olduğu söylenebilir. Biri diğerini kötüleştirir. 3. Kalp dışı nedenlerden kaynaklanan göğüs ağrısı Nonkardiak chest pain Reflü hastalığı bir grup hastada kalp ağrısından ayrılması neredeyse olanaksız şekilde göğüs ağrısı oluşturur. Bu hastalara koroner anjiografi dahil tüm tetkikler yapılmış olsa da kalbe ait sorun saptanamaz. 4. Diş sorunları başta çocuklar olmak üzere bir grup hastada dişlerde doku zedelenmesi erezyon oluşturmaktadır. < Reflü Hastalığının Tanısı Nasıl Konur? MUTLAKA doktora başvurulmalıdır. Lütfen bu sitede yazılanları okuyup kendi kendinizin veya eşinizin dostunuzun doktorluğunu üstlenmeyin. Onarılmaz hatalara neden olabilirsiniz. Tabloda halen kullanılan tanı yöntemlerinin bir listesini görebilirsiniz. REFLÜ HASTALIĞINDA TANI YÖNTEMLERİ Yakınmaların varlığı / deneme tedavisi Baryumlu üst sindirim sistemi radyolojisi ilaçlı mide filmi diye bilinir Üst sindirim sistemi endoskopisi ve biyopsi parça alınarak patolojide incelenmesi 24 saat boyunca yemek borusuna kaçan asidin ölçülmesi pHmetri Yemek borusu kasılmalarının değerlendirilmesi manometri Sintigrafi sadece çocuklarda ve kısıtlı yarar sağlar, erişkinlerde kullanılmıyor Yemek borusuna asit verilerek yanma oluşup oluşmadığının testi Eğer reflü yakınmaları tipik ve özel durumlar söz konusu değilse hekimin doğrudan ilaç tedavisine başlayıp sonucunu değerlendirmesi artık genel kabul görmüş yaklaşımdır. Bu amaçla proton pompası inhibitörleri denilen ilaçları günde iki kere sabah-akşam aç karnına başlayıp 2 hafta sonra yakınmaların kaybolduğunun görülmesi tanı koydurucudur. Reflüde iki haftalık bu tedavi ile yakınmalar ortadan kaybolur fakat süre kısa olduğundan neredeyse her zaman tekrarlar. Tekrarladığında hekimin tanıdan emin olması ve artık daha uzun süreli tedaviye başlaması önerilir. Üst sindirim sistemi endoskopisi ve biyopsi parça alınarak patolojide incelenmesi Endoskopi tamamen esnek bir borunun hekim tarafından hastanın ağzından yemek borusu, mide ve onikiparmak barsağına ilerletilerek bu kısımların optik yöntemlerle ve göz ile incelenmesine verilen isimdir. İşlem sırasında çoğu kere mide ve yemek borusundan parça alınarak patolojinin desteği sağlanır ve tanıların kesinleştirilmesinde bu destek çok önemlidir. Parça alınmasının riskli olduğu ve başta kanser olmak üzere hastalıkların yayılacağı fikri endoskopik olarak KESİNLİKLE yanlıştır. Son yıllarda geliştirilen başarılı anestezi teknikleri sayesinde işlem kolayca ve acısız olarak yapılabilmektedir. Endoskopi kimlere gerekmektedir? Endoskopi Barrett denilen durumu erken yakalamak amacıyla yapılır. Barrett; uzun süreli reflü nedeniyle hasarlanan yemek borusu hücrelerinin ince veya kalın barsak hücrelerine dönüşmesi sonucu ortaya çıkar. Bu durum bir kanser öncüsü olarak kabul edilir ve izlenir. En çok 50 yaşını geçmiş ve 5 yıldan uzun süredir reflü yakınması bulunan erkeklerde görüldüğünden bu gruptaki kişilerin hayatlarında bir kere endoskopi yaptırmaları önerilmektedir. Reflü nedeniyle endoskopi yapılanların sadece %1-2'sinde Barrett bulunur ve bu zeminde kanser riski %1'in altındadır. Diğer ve ÇOK ÖNEMLİ bir endoskopi gereksinimi ALARM BULGULARI dediğimiz ve kanser kuşkusu uyandıran bulguların varlığıdır. Bu bulgular tabloda özetlenmiştir. ALARM BULGULARI Varsa Hemen Endoskopi Yapılmalıdır ! Geçirilmiş üst sindirim sistemi kanaması ağızdan kahve telvesi şeklinde kusma ve/veya simsiyah, pis kokulu dışkılama Yutma güçlüğü lokmalar göğüste takılır ve sıklıkla su içirilerek geçirilmeye çalışılır Yutarken ağrı duyma Açıklanamayan kilo kaybı Kansızlık hele ki erkeklerde görüleni MUTLAKA ayrıntılı inceleme gerektirir, kadınlarda aşırı adet kanaması nedeniyle oluşan kayıp durumu yoksa inceleme şarttır Gaitada dışkıda Gizli Kan saptanması bu test 40 yaşını geçmiş herkesin 6 ayda bir check-up amacıyla yaptırtması gereken bir incelemedir. Ağızdan anüse sindirim sisteminin herhangi bir kısmındaki bir hastalıkta kanama olabilir ve bu azıcık kan dışkı ile atılırken saptanabilir. Ailesinde sindirim sistemi kanseri olanların 30'lu yaşlarda başlamaları önerilir. 50 yaşının üzerinde 5 yıldan daha uzun süreli reflü yakınmaları bulunan erkekler Kime endoskopi gerekmez? Öncelikle alarm bulguları olmayan basit reflü hastalarında ilk tercihin endoskopi olmadığı vurgulanmalıdır. İlaçla deneme tedavisi seçilmelidir. Yapılan endospide Barrett veya darlık saptananlar hariç reflü yakınmaları ilaçla düzelen hastaları endoskopik olarak takip etmek yani sürekli endoskopi yapmak da gerekli değildir. Yine de hekiminiz tekrar endoskopi isterse iyi bir açıklama yaptırın, ikna olursanız hekiminizi dinleyin. Çünkü bu saydıklarımız genel kurallar olup her hasta kendine özgü olarak değerlendirilmelidir. Endoskopi işlemine hazırlık Hasta, kullanmakta olduğu ilaçlar için doktoruna danışmalıdır. Girişimden en az 8 saat öncesinden itibaren katı veya sıvı gıda alınmaması önerilir. Ortalama 10-15 dakika sürebilecek girişim sonrasında eğer anestezi uygulanmışsa hastanın dikkat gerektiren işleri yapmaması, araba kullanmaması önerilir. Anestezi uygulanmadıysa kısıtlama yoktur. Boğaz uyuşturan bir ilaç sıkıldığından işlemden sonra genellikle 1-2 saat yenilmemesi, içilmemesi önerilir. Doktor tarafından farklı bir öneride bulunulmadıkça ilaçlara devam edilir. TEDAVİ Tedavide kullanılacak ilaçlara MUTLAKA hekim karar vermelidir. Bu sitede detaylı olsa da genel bilgiler verilmektedir. Lütfen sadece okuduklarınızla ilaç başlamayın, ilaç değiştirmeyin, reflü ile ilgilenen bir hekime danışın. Aksine davranışta ortaya çıkabilecek olumsuz gelişmelerden bu sitenin yöneticileri hiç bir şekilde sorumlu tutulamaz. İlaç tedavisinin nasıl olacağı konusunda kesin kriterler yoktur. Sıklıkla kullanılan iki tedavi yönteminde ilaçlar hafiften güçlü olana veya tam tersi bir sırayla başlanabilir. Tüm olgularda yaşam tarzı değişiklikleri tabii ki vurgulanmalıdır. Hangi rejim kullanılırsa kullanılsın reflü tedavisinin aylarca sürmesi gerektiğini tekrar vurgulayalım. Örneğin iki haftalık kısa bir tedaviden sonra yakınmaların kısa sürede yinelemesi olasılığı çok yüksektir. Bir başka ve bizce en uygun tedavi yaklaşımı hastaya göre ilaç başlama tekniğidir. Burada dogmalara yer vermeden yakınma şiddetine göre ilaca başlanır. En hafif olgular 1. basamağı oluşturur. Ağır hastalar ise 3. ve son basamakta yer alır. Bu yaklaşım biçiminde 1. basamak Hastalığa bağlı yandaş sorunların bulunmadığı olgular genellikle bir zararlı faktör veya hastalığı artıracak bir hatanın ardından oluşur aşırı yemek, içki, stress. Genellikle ciddi bir yakınma yoktur. Haftada 2-3 ataktan azdır. Yandaş yakınmalar reflünün yemek borusu dışı bulguları; aşağıya bakınız yoktur. Tedavi önerisi Sosyal önlemler, aljinik asit, H2 blokerleri, Antiasitler? 2. basamak Orta sıklıkta yakınmalar vardır. Haftada 2-3 ataktan fazla fakat henüz müzminleşmemiş olgular. Tedavi önerisi Tek doz proton pompa inhibitörü sabah, aç 3. basamak Ağır olgular. Sürekli ve kesilmeyen yakınmalar vardır. Tedavi kesilince hızlı, hemen tekrarlama olur. Reflüye bağlı yan etkiler Barrett, striktür olabilir. Yemek borusu dışında ortaya çıkan reflü sorunları yani boğaz ve akciğer problemlerinde yüksek doz proton pompa inhibitörü sabah, akşam bir aç, uzun süre kullanılır. Bir süre yüksek doz verildikten sonra azaltılarak kesilmeye çalışılır. Son zamanlarda hastanın yakınması oldukça ilaç almasını öneren tedavi rejimleri gündeme gelmeye başlamıştır. GASTRİT Gastrit mide mukozasının bir çeşit inflamasyonudur Yangı. Bu değişik etkenlerin yaptığı uyarı sonrasında beyaz kan hücrelerinin mukozada birikmesi anlamına gelir. Gastrit akut veya kronik olabilir. GASTRİTİN SEBEPLERİ Helicobacter pylori HP Kronik gastritin en sık görülen nedenidir. HP ağız yoluyla alınarak midede yerleşen ve burada gastrit olarak adlandırdığımız bir iltihap oluşturan, spiral şeklinde bir bakteridir. Mide mukozasını örten mukus tabakasının altında yerleşerek mide asidinden ve diğer etkenlerden korunarak yaşamını sürdürür. HP hem salgıladığı toksinlerle ve hem de vücudun bakteriye karşı oluşturduğu immun yanıt vücudun bağışıklık sisteminin bakteriye karşı oluşturduğu yanıt sonrasında ortaya çıkan bazı maddelerle mukus tabakasını zayıflatarak mide mukozasını asit ve diğer saldırgan faktörlere duyarlı hale getirir. Gelişmekte olan ülkelerde genellikle çocukluk çağında alındığından tedavi edilmediğinde mide mukozasında hayat boyu süren bir kronik iltihaba sebep popülasyonda daha fazla olmak üzere toplumumuzun yaklaşık %80 inin bu bakteri ile enfekte olduğu gösterilmiştir. HP enfeksiyonu ülser oluşumunda önde gelen faktörlerden biri olarak kabul edilmekle birlikte bu bakteri ile enfekte olan insanların hepsinde ülser oluşmaması ve son yıllarda giderek artan oranlarda HP negatif ülserlerin saptanması ülser oluşumunda HP yanında başka faktörlerin de etkili olduğunu düşündürmektedir. Günümüzde HP enfeksiyonun neden olduğu kabul edilen hastalıklar şekilde görülmektedir. HP Dünya Sağlı Örgütünce WHO kanserojen faktörler arasında kabul edilmiştir. Bakterinin midede varlığı endoskopik biyopsi, üre-nefes testi ve kan ve dışkıda antikor ve antijen aranması gibi testlerle gösterilebilir. Midede HP varlığı saptanan hastalarda bazı özel ilaç rejimleri kullanılarak bakteri mideden temizlenir. Bu tedavinin etkinliği %80-85 civarındadır. Aspirin ve antiromatizmal ilaçlar Bu tür ilaçlar mide mukozasındaki koruyucu mekanizmaların zayıflamasına yol açmak suretiyle mukozanın asit ve diğer saldırgan faktörlere karşı hassasiyetini artırırak gastrit oluştururlar. Oluşan gastrit hiçbir belirti vermeden sezsiz geçirilebileceği gibi kronik formda ve ülser / kanama gibi komplikasyonların oluşumu ile birlikte de seyredebilir. BELİRTİLER Gastritin belirtileri akut veya kronik oluşuna göre değişir. Akut gastritte karnın üst kısmında ağrı, gaz, geğirme, yanma, ekşime,bulantı ve kusma gibi bulgular görülürken kronik gastritte ağrı daha az belirgin olup yemek sonrasında şişkinlik ve dolgunluk hissi, erken doyma, bulantı hissi, geğirme, iştahsızlık ve ağızda kötü tat gibi dispeptik yakınmalar daha sık görülür. Kronik gastritte ağrı belirginleştiğinde gastrit zemininde ülser veya başka hastalıkların gelişmiş olabileceği düşünülür. Aspirin ve antiromatizmal ilaçların kullanımı sonrasında oluşan akut gastritte gizli veya aşikar kanama oluşabilir. Gastritin tedavisi var mı? Eğer suçlu bir bakteri ise veya bir ilaçsa ona göre tedavi belirlenir. Mide koruyucu ve asit azaltıcı ilaçlar verilir. Neden ilaç ve alkolse bunlar kesilir. Bakteriden kaynaklanıyorsa temizlenmesi için ilaç tedavisi yapılabilir. Mide derisi hasarlı olduğu için mide kendi ürettiği asitten daha çok etkilenir ve hastanın şikâyetleri de artar. Bunun için midenin asidi azaltılmalıdır. Diyet yapılmalı. Hastaya yasaklanan besinler ve içecekler söylenir. Bakteriye bağlı gastritlerde mevcutsa bakteriyi temizleme tedavisi antibiyotiklerle yapılır. Her baktreriye bağlı gastritte mikrop tedavisi şart değil. Bu bakterinin görülme sıklığı nedir? Yaklaşık olarak 100 kişiden 80'inde bu bakteri vardır. Yurtdışında bu oran özellikle Avrupa'da yüzde 50'ler civarındadır. Bu bakteri nasıl bulaşıyor? Bulaşma ağız yoluyla yiyecek ve içeceklerle olmaktadır. Hijyen oldukça önemlidir. Gastritin tedavisi ne kadar sürer? Eğer gastrit mikroba bağlıysa bir-iki haftalık antibiyotik tedavisiyle mikrop ortadan kaldırılabilir. Daha sonra hastaya yine mide koruyucu ilaçlar verilir. Gastrite bağlı şikâyetler bazen tamamen geçmeyebilir. İlaçlara ve alkole bağlı gastritlerde bunlar kesildiği zaman hasta rahatlamaya başlar. Normalde midenin onarım gücü vardır. İlaçlar iyileşmeyi hızlandırır. HAZIMSIZLIK Yemeklerden yarım saat sonra hissedilen, karın üst kısımlarında ve göbek çevresindeki gerginlik ve şişkinlik şikayetlerinin çoğu -zannedildiğinin aksine- mideye bağlı değildir. Kabızlık, hazımsızlık ve şişkinlik şikayetlerinin birçoğundan sorumludur. Mide çıkışında boşaltımı engelleyen bir hastalık mevcut değil ve mide ileri derecede sarkmamış veya genişlememiş ise hazımsızlık ve şişkinlik şikayetlerinin kaynağı genellikle mide değildir. Sindirim salgılarının az salgılandığı veya barsak sistemini ilgilendiren dolaşım sisteminde yetmezliğe neden olan bazı hastalıklar çok az da olsa hazımsızlık ve şişkinlik şikayetlerine neden olabilir. Hazımsızlık ve şişkinlik şikayetlerinin en sık nedeni, vücudun diğer bir kısmını ilgilendiren bir enfeksiyon hastalığı veya bir kronik hastalıktır. Bu tür hastalıklar iyi bir araştırma sonucu tanınabilir ve tedavi edilebilir. Eğer herhangi bir neden bulunamamış ve şikayetler devam ediyor ise kabızlık da değerlendirilmeye alınmalıdır. Haftada iki kez barsaklarını boşaltamayan kişi kabız sayılır. Haftada bir kez veya daha az sayıda tuvalete giden kişide ileri derecede kabızlıktan bahsedilir. Ayrıca halk arasında gizli kabızlık olarak bilinen bir kavram vardır. Bu halde kişinin hergün tuvalete gitmesine rağmen kalın barsağını yeteri kadar boşaltamaması söz konusudur. Yenen yiyeceklerin sindirilemeyen kısımları kalın barsağa ulaşmakta ve orada bulunan bakteriler tarafından parçalanabilmektedir. Kalın barsak birbuçuk kilo kadar büyük abdesti gaita depolayabilmekte ve her gramında yüzlerce milyar bakteri bulunmaktadır. Bu bakteriler gaz üretmektedir. Bu gazlar ya yellenme ile yada kana geçip akciğerler veya böbrekler ile dışarı atılmaktadır. Bu nedenle günde iki litre kadar gaz üretilmesine rağmen kalın barsak içinde normal halde sadece 200 santimetreküp gaz bulunmaktadır. Kabız kişilerde barsak içinde hem daha fazla gaita hem de daha fazla gaz bulunmaktadır. Kabız kişilerde, hazımsızlık ve şişkinlik şikayetlerinin yemeklerden yarım saat kadar sonra başlaması bir tesadüf değildir. Yemekle birlikte kalın barsakta oluşan yetersiz hareketler, biriken gaitanın ve gazların sıkışmasına neden olmakta ve şikayete neden kabızlıkta da aynı şikayetler olmaktadır. Kişi hergün tuvalete çıkmasına rağmen kalın barsak yeteri kadar boşalamamakta ve barsağın gaita içreriği ve gaz miktarı normalden fazla olmaktadır. Kabızlığın neden olduğu hazımsızlık ve şişkinliğin tanınmasında kolay uygulanan bir yöntem olan "kalın barsak geçiş zamanının ölçülmesi" faydalı bilgiler vermektedir. Kabızlık tespit edilmesi halinde beslenme alışkanlıklarının düzeltilmesi yeterli miktarda lifli gıda alınımının sağlanması gerekmektedir. MİDE YANMASI Yemek borusunun alt kısmında, aşağı özofegal sfinkter olarak adlandırılan halka gibi bir kas vardır. Bu kas aynı bir valf gibi çalışır. Bir yiyecek yuttuğunuzda, bu halka benzeri kas yiyeceğin mideye girmesi için açılır. Bu halka daha sonra, yiyeceklerin yemek borusuna kaçmaması için kapanır. Bu sfinkter kas düzgün çalışmadığında ise, midedeki yiyecekler ve asit yemek borusuna geri döner. Yemek borusunda midedeki gibi koruyucu bir tabaka olmadığı için, asit burada acıya neden olur. Midede, oldukça fazla miktarda asit salgılanmasına karşın,asidin zararlı etkilerinden kendini koruyacak birçok koruma mekanizması da mevcuttur. Midenin hareketleri ve içindeki basıncın artması ile mide içeriğinin yemek borusuna geçmesini engelleyen,yemek borusunun mideye giriş seviyesinde KÖS dediğimiz Kardia özofajial Sfinkter=Yemek borusu alt ucundaki büzük bir bölüm vardır.. Sfinkterin yeterli çalışmaması sonucunda, midenin asitli materyalinin yemek borusuna geri kaçması sonucunda mide ekşimesi ve yanması meydana gelir. Yemek borusunun içini örten iç tabakasının aside karşı kendini koruyacak yapısı yoktur. Sonuç olarak fışkıran asidin miktarı ve yemek borusu ile temasta kalma süresi gibi bazı faktörlerin etkisi ile yemek borusu iç yüzeyinin yanması sonucunda hafif kızarıklıktan derin ve kanayan ülserlere kadar değişik hasarlar görülebilir. Yemek borusu kendi doğal hareketleri ile kendine gelen asitli içeriği mide içerisinde doğru göndermeye çalışır. Yemek borusunun buhareketlerini bozan bazı hastalıklarda hasarlar daha fazla meydana gelir. Normal şartlarda geceleri yatarken ve yemeklerden sonra daha fazla olmak üzere günde yaklaşık on- on beş defa gözlenen normal bir olaydır. Yanmayımeydana getiren nedenlerin başında %65-70 alt yemek borusu büzüğünün yetersiz çalışması olduğu saptanmıştır. Gastro Özofajial Reflü Sendromu,GÖRSmide asidinin yemek borusuna doğru fışkırması sonucunda meydana gelen çeşitli durumları ifade etmek için kullanılır. Genellikle mide üzerinde veya göğsün ortasındaki kemiğin altında yanma şeklinde hissedilir. Çeneye ve boğaza yayılabilir. Bazıları boğazında acı ,ekşi, asit tadı alırlar. Hastaların bu yanma belirtileri ikisaat kadar sürebilir. Genellikle, yemek yemeyle artar. Midenin on iki parmak bağırsağına doğru boşalmasını azaltan nedenler, mide içeriğinin yemek borusuna doğru fışkırmasını artırmaktadır.Mide çıkış bölgesindeki darlıklar Yaşlılarda ve özellikle hamilelerde GÖRS'e bağlı mide ekşime ve yanmasına sık rastlanılmaktadır. Mide fıtıklarında diyaframın altında mideyi yerinde tutan bağların zayıflaması sonucu mide üst kısmının göğüs boşluğuna doğru fıtıklaşması GÖRS'e bağlı ekşime, yanma çok görülmektedir. Mide Yanmasının Tedavisi Yatmadan önce yiyecek ve içeceklerden uzak durmaksüt dahil Sigara ve alkolü bırakmak Zayıflamak KÖS basıncını arttıran reflü olan materyelin asiditesini azaltan ,mide boşalmasını hızlandıran asidik materyelin yemek borusuna fışkırmasını azaltan ilaçlar kullanılır Mide yanması için ne yemeli ne yememeli Hazmı kolay olmayan kızartmaları ve yağlı yiyecekleri sofranızdan uzaklaştırın. Ağır yağlı, fazla kremalı ya da soslu besinleri yemeyin. Çikolata, içerdiği yüksek dozdaki yağ ve kafein nedeniyle hassas mideye zarar vererek yanma hissine yol açıyor. Sütlü çikolata, daha az yağ içeren bitter çikolataya oranla daha tehlikeli olduğundan çikolata sevenler genelde sütsüz olanını tercih etmeli. Kafeinli içecekler mide için çok zararlı. Kahve, çay ve kola gibi içecekler hassas mideyi yorar. Eğer mide yanmasından şikayet ediyorsanız ve kahve içmeden duramıyorsanız kafeinsiz kahveyi tercih edin. Gazozlu içecekler ve asitli meyve sularını dikkatli için. Domates veya portakal suyu asitli olduğu için mide yanmasını şiddetlendirebilir. Bu nedenle sulandırarak ve balla tatlandırarak için. Et suyu ile hazırlanmış çorbalardan uzak durun. Diğer çorbaları ise çok sıcak içmeyin. Ilınmasını bekleyin. Alkol midedeki yanma hissini artırır. Hele mide boşken alkol kesinlikle almayın. Çiğ soğan ve çiğ meyve de mide asidini artıran etkenlerdendir. Şeker yemeyi seviyorsanız naneli olanları seçmeyin. Mide ağrılarınıza son verecek sağlıklı ve dost besinlerle yemek yemenin keyfini çıkartabilirsiniz... Karnabahar Haşlanmış karnabahar, mideyi asit saldırılarından koruyarak tüm sorunları giderebilir. İçeriğinde bulunan gefarnato maddesi ülser ilacının hammadesi olarak kullanılıyor. Lahana Lahanayı çiğ olarak yemeyi tercih edin. İnce şeritler halinde doğrayıp salata yapın. Meyve presinde lahananın suyunu sıkıp aynı miktarda elma suyu ile karıştırın ve için. Lahana, ülser ve gastrit ilacı olarak biliniyor. Dörtte bir lahanayı yıkayıp kalın şeritler halinde doğrayın. 1 kerevizi soyup doğrayın. 1 havucu temizleyip dilimleyin. Lahana, kereviz ve havucu katı meyve presinde sıkıp sabah akşam suyunu için. Patates Çiğ patates suyu mide yanmasının doğal ilacıdır. Patatesi soyup katı meyve presinde suyunu sıkın. Su,havuç suyu ya da kereviz suyu ile karıştırıp için. Elma sirkesi Salatalarda ya da mezelerde elma sirkesi kullanın. Maden suyu Mide asidinin büyük bir bölümünü etkisiz hale getiriyor. Ispanak Ispanağı buharda pişirin ya da haşlayarak tüketin. Taze yapraklarını salata olarak yiyin. Zeytinyağı Çiğ olarak kullanıldığında besinlerin midede kalma süresini azaltıyor ve yağların sindirimi için safra salgısını artırıyor. Baklagil Fasulye, bezelye ve mercimekte bulunan bioflavionid maddesi, midenin koruma faktörünü artırıyor. Muz Mideyi seven meyvelerin başında geliyor. Ara öğünlerde birer muz yemek, midedeki yanma hissini ortadan kaldırabilir. Muz, mide enzimleri ve hücrelerinin üretimini de artırıyor. Kızarmış ekmek Midenin salgıladığı aşırı asidi kurutarak yanma hissini gideriyor. Meyankökü Güçlü bir mide son araştırmalara göre midedeki aşırı asitlenmeyi azaltıyor Hamilelikte mide yanmasının sebepleri Gebelerde mide yanması hormonlar ve karın içinde büyüyen rahim nedeniyle, asit mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasına bağlı tahriştir. Erken gebelikte daha çok aşerme ve bulantı-kusmaya bağlı oluşan bu yakınma, gebelik ilerledikçe kabızlık, hazımsızlık ve gaz gibi sorunlarla birlikte giderek artan şidette görülür. MİDE ÜLSERİ Midenin iç yüzündeki belirli bir kısmın aşınması sonucu meydana gelen yaraya mide ülseri denir. Midenin iç kısmında mukusu üreten hücrelerden oluşan bir tabaka bulunur. Mukus, mideyi mide asitlerinden ve sindirim sıvılarından korur. Bu koruyucu tabaka zarar gördüğü zaman ülser ortaya çıkabilir. Mide ülseri şu sebeplerle ortaya çıkabilir •Mide ülserlerinde en çok görülen sebeplerden biri olan Helicobacter pylori H. pylori denilen bakterinin bulunması •Midenin iç kısmının mide asitlerine olan dayanıklılığının azalması •Mide asidinin fazla üretilmesi Mide ülserleri şu kişilerde daha fazla görülür •Sürekli steorid içermeyen iltihap önleyici ilaçlar alanlarda •Sigara içenlerde Kafein gibi mide asitlerinin üretimini fazlalaştıran maddeler ülser riskini yukarı çeker ve sancıyı arttırıcı maddeler olarak bilinirler. Stres de ülseri tetikleyici bir neden olarak düşünülmektedir fakat etkisi henüz ispatlanmamıştır. Sinir bozukluğu, midede asit fazlalığı, zamanında ve iyi tedavi edilmeyen gastrit, mide zafiyeti, karaciğer yetersizliği veya safra azlığı, kalp hastalıkları, sindirilmesi güç yiyeceklerin aşırı derecede kullanılması, haddinden fazla sigara, çay, kahve veya asit yapıcı meşrubat içmek, alkol kullanmak veya bazı ilaçların uzun süre kullanılması mide ülserini doğuran nedenler arasındadır. Hastalığın başlangıcında mide ekşimesi ve ağırlık hissi vardır. Hastanın ağzına, sık sık ekşi su gelir. Tat alma duyusu azalmıştır, dil paslıdır, hastanın rengi solmuştur. Karnın üst kısmına bastırılınca, acıma hissedilir. Bu belirtiler ortaya çıktıktan sonra; en kısa zamanda tedaviye geçilmezse; yemeklerden 2-3 saat sonra sırta doğru yayılan şiddetli mide ağrıları başgösterir. Baş dönmesi ve terleme de görülür. Bu devrede, kusma ile bir miktar kan da görülebilir. Bazı kimselerin büyük abdestleri katran gibi olur. Bu işaretler, ülserin ilerlemiş olduğunu gösterir. Mide ülseri, bilhassa ilk bahar ve son bahar aylarında, çok rahatsız edici bir hal alır. Ağrı ve kanamalar artar. Mide ülseri başlangıcında teşhis edilip tedaviye başlanılacak olursa, telaşlanmaya ve korkmaya gerek yoktur. Bu durumda yapılacak ilk iş, üzüntüye kapılmamak, aksine bütün üzüntülerden sıyrılmaya gayret sarfetmektir. Sonra tedaviye yardımcı olmak amacıyla aşağıdaki hususlara kesinlikle uymak gerekir. - Tedavi süresince istirahat edin. - Yemeklerinizi, her gün belirli saatlerde yiyin. - Bağırsaklarınızın düzenli bir şekilde çalışmasını sağlayın. - Sigara, çay, kahve ve alkolü bırakın. - Diş sağlığına önem verin. - Süt ve sütlü yiyecekler, yumurta, tereyağı, pelte ve haşlanmış balık, sebze püreleri ve patates yemeğini sofranızdan eksik etmeyin Mide Ülseri Tedavisi Tedavilerin amacı ağrıyı azaltmak, ülseri iyileştirmek ve komplikasyonları önlemektir. Tedavi ülserin tekrar nüksetmesini engeller. Tedavi ülserin tekrar nüksetmesini de engeller. Eğer belirtiler ciddiyse ya da kanama gibi önemli komplikasyonlar varsa tedavinin ilk aşamasında hastanede kalmanız gerekebilir. Doktorunuz size tavsiye edeceği ilaçları kullanmanız gereklidir. Antasitlerin, kullanıldıktan bir süre sonra, yan etkileri olabilir. Doktorunuzun tavsiyelerini dikkatle takip edin ve problemlerinizi en kısa zamanda ona iletin Bazen yeni ülserleri engellemek için ilaç alınabilir. 1-2 hafta süreyle antibiyotik kullanmanız gerekebilir. Asidi azaltmak için 6 hafta süreyle ilaç alabilirsiniz. Yeni ülserlerin ortaya çıkmasını engellemek için aylarca ilaç kullanmanız da gerekebilir fakat ilaç almadan önce mutlaka doktorunuza danışınız. MİDE TEMBELLİĞİ Midenin besinleri gereği gibi ve normal sürede hazmedememesine mide tembelliği bir başka ifadeyle mide zafiyeti denir. Nedeni, midede asit fazlalığı, mide kaslarının zayıflamış olması veya midenin hazım için gerekli olan salgıyı yapamamasıdır. BY PASS SONRASI ÇIKAN AORT GENİŞLEMESİ Merhaba aort damar genişlemisi şuan ölçüldü. On sene önce bypass ameliyatı oldum. Dörtlü damar takıldı. 11 yerde tıkanma vardı. Yüzde otuz ile yetmiş arasında damar genişlemesi için kullandığım ilaçlar dışında genişleme için bir ilaç verilmedi. Altı ay kontrol yapalım denildi. Şu anda damar genişlemesi için evar veya tevar yapılamaz mı, bunların yapılması için damarları daha da genişlemesi mi lazım şimdi bu darumda bana açık kalp mi yoksa kapalı ameliyat yapılabilir? Beni ve benim gibi olan hastaları bilgilendirirmisiniz şimdiden teşekkür ederim. İDRAR SÖKTÜRÜCÜ İLAÇLAR YETERSİZ Babam 77 yaşında, 2007 yılında by-pass geçirmiş ve şuan sağ kalp yetmezliği nedeni ile 13 gündür hastanede yatmaktadır. Ayakları bacakları, karın ve akciğerleri ödem yapmış durumda. Doktorlar akciğerdeki ödemi söküyor diyor ama ayak ve bacaklardaki ödem lasix vermelerine rağmen bir türlü gitmiyor. İlacın oranını da 20-25 lerde verdiklerini söylüyorlar. Ancak vücut direnç gösteriyormuş. Şuan böbrek ve karaciğerde problem gözükmüyor. Babamda şeker ve yüksek tansiyon var. Ameliyat konusunu açmıyorlar bile. İnanın ne yapacağımızı bilemiyoruz, babamı kaybediyoruz sanki. Bir yol gösterebilir misiniz? BY PASS YAPILAN DAMARLAR TIKANDI Babam 2007 yılında by pass ameliyatı oldu. Şu anda by pass yapılan damarlar da tıkandı. Açık olan yalnızca tek damarı kaldı. Bazı doktorlar yapılacak müdahale şansının kalmadığını, çok riskli olduğunu bu tek damara iyi bakılması gerektiğini söylediler. Bazıları ise tıkalı olan damarların %70-75 ihtimalle anjio yöntemiyle açılabileceğini söylediler. Biz şuanda tereddütte kaldık. Sizin babamı görmenizi istiyoruz. Nasıl randevu alabiliriz? Kaç Yılda Tıkanır İhsan BoranTeşekkürler doktor bey iyi anlattınız şimdi ben bir ay oldu dört damar baypas oldum. Tip iki şeker hastasıyım on yedi yıldır elli altı yaşındayım. Bu damarlar kaç yılda tıkanır birde cinsel işlevim hap kullanmadan olmuyordu. Ameliyattan önce iyileştikten sonra o haplardan kullanabilir miyim beni bilgilendirirseniz sevinirim teşekkürler. ROMATİZMAL KALP KAPAĞI KİREÇLENMESİ Doktorum benim kalpte mitral kapak darlığı vardı. 9 yıl önce bir ... hastanesinde balonla anjiyo ile açıldı. Kapağın açılma oranı idi. Daha sonra 2016 da bu ve 2019 da bu ay muayene olduğumda cm çıktı. EKO yapan doktora sorduğumda bu oranın orta mitral kapak darlığı olduğunu ifade etti. Ancak romatizmal kireçlenmesinden çocukken teşhisi şu doktorumBinlerce internet sayfasına baktım. Nefes darlığı bende yok. Sigara ve alkol kullanmıyorum. Yaşım 46. Ara sıra boyun fıtığım da var, koluma vuran ağrı oluyor acaba kalp mi, boyun mu bilmiyorum. Yine kalpte kalbimin sol atta ağrı bazen oluyor. Bazen de kayboluyor bu ağrı. Doktora gidip sordum. Nefeste problem yoksa sorun yok önemlisi de bu daralma yani daralma kaç yılda bir olur?Bu daralma olsa nefes darlığı yoksa mitral kapak sorun teşkil eder mi? Doktorum mitral kapak değişimden korkuyorum tamir edilemez mi?Kafam çok karışık her kalbim ağrıdığında daralma olacak öleceğim diye de sorun yok. Tekrar balonla açtırmalı mıyım eski ajiyo yapılan damarlarda ikince kez yapılırsa anjiyo aynı yerden damarlarımda patlama veya yırtılma gibi olumsuz giden bir şey olur mu? Mitral kapağı değiştirmek küçük kesi diyorsunuz bunun endikasyonları var mı? Memur olan için bu ameliyatı devlet karşılıyor mu?Kaç günde işe dönebilirim?Ameliyat başarı oranı nedir?Bu konularda lütfen bilgi verirseniz sevinirim. KONTROL ZAMANI Bende lad kalp kasi bandı var ama herhangi damar daralması vs yok. Doktorum ilaçlı tomografi ve efor testi yaptı efor testim çok iyiydi, zaten eski milli sporcuyum hatta koşdukça rahatlıyorum. 15 dk koşturdular ben rahat 20 dk koşardım. Dr önemli bir şey yok dedi. Ben spor hocasıyım, sporla iç içeyim yaşım 46 tavsiyeniz nedir önemli bir şey midir ve ne zaman da bir kontrollerini yaptırayım? KALP VE DAMAR TIKANIKLIKLARI Hocam kayınpederim 68 yaşında, bir yıl önce 5 ay arayla 2 kez anjio geçirdi. İlk anjio da %100 tıkalı olan damara stent takıldı. İkinci anjio da %90 tıkalı olan damara stent takıldı. Bir yıl kan sulandırıcı ve kalp haplarını düzenli kullanarak tedavisi devam etmekteydi. Yaklaşık iki ay önce sol böbreğinde kitle tespit edildi. Kitleyi tanımlayabilmek için iğne biyopsisi yapıldı. Biyopsiden sonra yaklaşık 10 gün önce yürüyememe şikayeti gelişti. Kalp doktorumuza konsultasyon istendi. O da doppler usg istedi. Usg sonucunda sağda popliteal bölgede 34x13 mm boyutlarında baker kisti, sağda popliteal fossa inferior kesimde VSP ile ilişkili tromboze venöz yapılar, sağda popliteal vende ve kalf venlerinde subakut kronik Dvt ile uyumlu trombüs formasyonları mevcuttur. Solda VSP ile ilişkili tromboze yüzeyel venöz yapılar mevcuttur. Dendi. Bu sonuca göre doktorumuz sadece ecoprin ve ultrox a ek olarak clexane 0,4 1x1 ve aldactazice 25 mg 1x1 verdi. Hastamızın tekrar ayağa kalkabilmesi için sizin yapabileceğiniz bir ameliyat olur mu? Bana geri dönüş yaparsanız çok sevinirim çok teşekkürler. ŞİKAYETİM YOK AMA TEKRAR AMELİYAT OLMAM LAZIM 2008 mart ayında aort kalp kapakçığı ve aort damarda genişleme olduğu için ameliyatı oldum. Aort damar yapay damar takıldı bacağımdan bir damarla değişmedi. Aort kalp kapağı biyolojik kalp kapakçığı takıldı. Kardiyoloji “kapak üzerinde gradient artışının çok yükseldiğini ve bir cerraha görünmem gerektiğini” söyledi. Gittiğim hastanenin cerrahi bölümüne gittiğimde raporlarımın ameliyatlık, fakat şikayetlerimin olmaması sebebinden dolayı “biraz daha gözlemlenebileceğimi” söyledi fakat doktor beyde aslında tam karar veremedi ve beni ilk ameliyat eden doktora sormam gerektiğini söyledi. Raporlarımı ameliyat olduğum doktoruma gönderdiğimde “ameliyat olmam gerekebilir” dedi. Bu durumda ne yapmalıyım?Ameliyat olmam gerekebilir ile ameliyat olmam gerekli arasında fark olduğu için kafam çok karışık. Bu durumun uzaması şuan ki sağlığımda riskleri nelerdir ve yapılacak ameliyat için riskleri artırır mı?Nefes darlığı yaşamıyorum, normal insanlardan daha fazla yorulmuyorum, 5. katta oturuyorum tüm merdivenleri çıkıp evdeki işlerimi yapabiliyorum, 5 yaşında bir oğlum var ve bu merdivenlerde her sabah onu taşıyorum, akşamları da bazen merdivenlerde oğlumu taşımak zorunda kalıyorum, çalışıyorum, aktif bir hayatım KAPAKKAPAK BİOPROTEZYETERSİZLİK DERECESİ HAFİF-ORTASTENOZ DERECESİ YOKVmaxMS 107MeanGradient mmhg 67Kapak alanı kalın kalsifik Biyoprotez aort kapak, hafif triküspit yetersizliği, hafif PHT, Bioporotez kapakta gradient artışı, Hafif orta derecede santral aort sonu kardiyologa gittiğimde bu değerlerin biraz daha arttığını ve artık belirtiler olmasa bile ameliyat olmam gerektiğini ilk ameliyatı açık kalp ameliyatı oldum. İkinci ameliyat küçük kesi ameliyatı olarak yapılabilir mi?Bu ameliyatta ozaki yöntemi kullanılabilir mi? Bu yöntemin ömrü kısa mı veya bu ameliyat kasıktan girilerek kapakçık değiştirilebilir mi yoksa tek seçenek açık kalp ameliyatı ve mekanik kapak mıdır?Size zahmet olmazsa. Bilgi verebilirseniz çok teşekkür ederim. KALP AMELİYATI OLDUM AMA GÖĞÜS AĞRILARIM DEVAM EDİYOR Merhaba ben 54 yaşında 3 çocuk annesiyim 2007 de kalp by pass ameliyatı oldum Almanya’da. Göğsündeki ameliyat yerinde çok ağrım var. Burada ameliyat yapan klinikte “göğsün birleştirilmesindeki metalleri çıkaralım, ondan olabilir” dediler ama ben Türkiye’de bakılıp ona göre bu işlemin yapılıp yapılmamasına karar vereceğim. İstanbul’a geleceğim, sayın prof. dr. Ahmet Akgül den randevu vermeniz mümkün mü lütfen? NEFES DARLIĞI VE DARALMA VAR İlk kalp kapakçığı ameliyatımı 1999 yılında oldum. Şuan kalbim büyüdüğü için nefes darlığı, daralma ve halsizlik yapıyor. Doktorlar ikinci bir ameliyat öneriyorlar. Aort ve nitrat değişimi için. Riskli olan durum ameliyatın uzun sürmesi nedeni ile yoğun bakımda uzun süre kalabilme riski var diyorlar. Bu konuda sizinle görüşmek ve öneri ve tedavi için fikrinizi almak istiyorum. TEKRAR YAPILACAK KALP KAPAK AMELİYATI Hocam benim bir ablam var. 27 yaşında doguştan kalp kapakçıklarında sıkıntı var. 5 yaşında iken Ankara’da ilk ameliyatını oldu, doktorlar iyileşmez demişlerdi ama çok şükür iyi Ameliyatını 20 yaşında oldu kalp kapakçıklarının değişmesi gerekiyordu ama ameliyatta gerek değişimi gerek görmeyip kapakçıklarda lehimleme onarım yaptılar. Evlendi zor bir hamilelik süreci geçirdi 3 ay önce doğum sonrası kalp çarpıntıları, nefes sıkıntısı, çabuk yorulma gibi semptomlar gösteriyor burada bir kaç hastaneye görüştük kalp kapaklarının değişmesi gerekiyor ama bu 3. Ameliyat olduğundan ve durumunun tehlikeli olduğunu doktorlar söyledi. Hocam yardımcı olursanız her zaman duacınız olurum. Teşekkür ederim. 2. AMELİYAT OLMASI GEREKTİĞİ SÖYLENDİ Babam 1992 yılında iltihaplı romatizma sebebi ile kalp kapağı ameliyatı oldu. Devamlı kontrol için gittiği ... hastanelerinde ki hekimler 2. Ameliyat olması gerekebilir uyarısında bulundular fakat oldukça riskli olduğunu söylediler. İnternet aracılığı ile size rastladım. Randevu alıp babamın sizinle görüşmesini sağlayabilirseniz çok sevinirim. İyi çalışmalar. Yukarıdaki gazete haberinin tamamını okumak için aşağıdaki renkli yazıyı okuyun veya orijinal haberi görmek için sistemler, kalp kapakçığının değiştirilmesi ve tamiri, kalpteki deliklerin tamiri, tek damara by-pass ve kalp tümörlerinin çıkarılmasında başarılı. Teknolojinin cerrahiye en fazla yansıdığı alan olan robotik cerrahiyle, artık kalp ameliyatları da başarıyla yapılıyor. Yıllar önce beyinden biyopsi almak için en basit haliyle ameliyathanede ilk kez kullanılan robot, bugün "uzay teknolojisinin ameliyathaneye girmiş hali" olarak tarif edilen gelişmiş durumuyla kalpte, kalp kapakçığının değiştirilmesi ve tamiri, deliklerin tamiri, by-pass, kalp tümörlerinin çıkarılmasında uygulanıyor. KABURGALAR KESİLMİYOR Kamu hastanelerinde ilk robotik kalp ameliyatını gerçekleştiren Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Klinik Şefi Prof. Dr. Ahmet Akgül, kalp ameliyatlarının robot kullanılarak yapılmasının, ameliyatın başarısı ve hastanın iyileşme süreci açısından önem taşıdığını vurguluyor. Robotik kalp ameliyatında, açık kalp ameliyatına kıyasla hastaya en az zararın verildiğini belirten Prof. Akgül, "Bu da hem ameliyat sonrası ortaya çıkabilecek problemleri önlüyor hem de hastanın çok daha kısa sürede günlük hayatına dönmesine yardımcı oluyor" dedi. Prof. Dr. Akgül, "Robot kullanarak gerçekleştirdiğimiz kalp ameliyatında göğsün altından, kaburgaların arasından 2 delik açıyoruz ve kameranın girebilmesi içinde 4-5 santimlik kesi yapıyoruz. Kaburgaları kesmiyoruz. Açık kalp ameliyatında göğüs kafesi yukarıdan aşağı kesiliyor, ayrılarak iki tarafa doğru açılıyor. Açılırken o bölgedeki kemiklerin elastikiyeti yetmezse bazen bir iki kaburga kırılabiliyor. Kaburgaların kaynaması ve yaptığımız büyük kesinin kapanması zaman alıyor. Robot ameliyatında bunların hiçbirini yapmadığımız için hasta çok daha çabuk işine gücüne dönebiliyor" dedi. Robotik cerrahi, kalp ameliyatlarının yanı sıra prostat ameliyatları, bazı obezite ameliyatları, kadın hastalıkları, kulak burun boğaz ameliyatlarının bazılarında açık cerrahiye üstünlük sağlıyor. Açık cerrahinin riskli olduğu hastalarda robot cerrahisinin tercih edildiğini belirten Prof. Dr. Akgül, "Akciğerde solunum problemi olan kişilerde, şeker hastalarında ve şişmanlarda robot hastaya verilen riski azaltıyor" diye konuştu. Robotik ameliyatların her yaşta yapılabileceğini, by-pass için damar sayısının önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Akgül, "Tek damar tıkanıklıklarını yapabiliyoruz. Ancak kalbin arka tarafına stent konulacaksa 3-4 damar da yapılabiliyor. Şu anda aort kapağına çok fazla müdahale edemiyoruz ama diğer kapaklara müdahale edilebiliyor" şeklinde konuştu. KALBİ SU TOPLAYAN AVUKAT BU YÖNTEMLE KURTULDU 7 ayda 57 kilo veren 40 yaşındaki avukat Ferhan Saner'in kalp kapakçıkları, hızlı kilo verme yüzünden bozuldu. Acil olarak ameliyata alınan Saner'in kapakçıkları değiştirildi. Ancak kullanmak zorunda olduğu kan sulandırıcı yüzünden 3 ay sonra kalbi su topladı. Saner'in kalp zarına pencere açılarak suyun boşaltıldığı ameliyat, dünyada ilk defa robot kullanılarak Prof. Dr. Ahmet Akgül tarafından gerçekleştirildi. AÇIK MI, KAPALI KALP AMELİYATI MI GEREKİR? Merhaba aort damar genişlemesi şu an ölçüldü. On sene önce bypass ameliyatı oldum dörtlü damar takıldı. 11 yerde tıkanma vardı. Yüzde otuz ile yetmiş arasında damar genişlemesi için kullandığım ilaçlar dışında genişleme için bir ilaç verilmedi. Altı ay kontrol yapalım denildi. Şu anda damar genişlemesi için evar veya tevar yapılamaz mı? Bunların yapılması için damarları daha da genişlemesi lazım. Şimdi bu durumda bana açık kalp mi yoksa kapalı ameliyat yapılabilir? Beni ve benim gibi olan hastaları bilgilendirir misiniz? Şimdiden teşekkür ederim. KALP KAPAK AMELİYATI YERİNE İLAÇ TEDAVİSİ İLE TAKİP Eşimde 3-4 ay önce halsizlik, koşamama, kat çıkamama, ara sıra çarpıntı, nefes darlığı vardı. Devlet hastanesi doktoru eşime kalp kapakçığı bozukluğu teşhisi koydu. Kapakçığı şuan değiştirmek yerine ilaç tedavisi verdi. Lakin 1 haftadır karnında ağrı hissederek nefes darlığı yaşamaya başladı. Dahiliye doktoruna gördük kendisi ultrason istedi. Ultrasonda midede sorun olmadığı yalnız kalp damarlarında büyüme olduğu görüldü. Kalp kapakçık sorunun temelli düzeltilmesi için nasıl yol izleyebilriz? Size muayene olmak isteriz. MİTRAL KLİPS Ben size Kıbrıs’tan yazıyorum. Bir konuda fikrinizi almak istiyorum. Annem 73 yaşında. sene önce kalp krizi sonucu bypass ameliyatı oldu. Hemen sonrasında 1 ay içinde mitral kapak yetmezliği gelişti. Bu kadar kısa surede ameliyat olması çok riskli olduğu için anjiyo usulü Dr. ... tarafından 2 tane mitral klips takıldı, sene var annem iyidir. Geçen hafta sağ tarafında bir ağrı ile hastaneye yattı. Kas ağrısıdır dendi fakat yapılan ekoda klipsin olmadığını ve ameliyatın şart olduğu söylendi fakat cerrah bypaslı olduğunu ve 2. ameliyat için yüksek risk taşıdığı söylendi bize. Biz de korkuyoruz. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? Fikrinizi söylerseniz çok sevinirim. Kıbrıs’da biraz doktor zorluğu yaşıyoruz. İKİ KALP AMELİYATI OLDU AMA KALP YETMEZLİĞİ GELİŞTİ Annem şuan 67 yaşında, yaklaşık 25 yıl önce Ankara ... hastanesinde kalp ameliyatı geçirdi. Mitral ve aort kapakları metal olarak değiştirildi. 2016 yılında Ankara ... hastanesinde de triküspit kapakçığı tamir edildi. Fakat annemde bir iyileşme görünmedi. Kontrole gittiğimizde ameliyatın başarısız olduğu söylendi. Şu an kalp yetmezliğine bağlı sıvı toplaması ve karaciğer yetmezliği var. Ef %33. Bu durumda yapılacak bir şey var mı? Yardımcı olabilir misiniz? TEKRAR AMELİYAT YAPILMASI ÇOK RİSKLİ DENDİ Yaklaşık 6 sene önce bacağından damar alınıp kalbe takılarak bypass ameliyatı olan yakınımız önceki gün tekrar kalp krizi geçirdi. Şu an Ankara’da yoğun bakımda ve durumu ciddi. Doktorlar tekrar ameliyat olması halinde masada kalma ihtimalinin çok yüksek olduğunu söylüyorlar. Ameliyat olmaması durumunda da fazla yaşayamayacağını belirttiler. Bu durumda ameliyata girecek fazla doktor bulamıyoruz. Nasıl bir yol izleyebiliriz ? Bu alanda ki başarılarınıza istinaden sizin bu ameliyata girme durumunuz olabilir mi ? Teşekkür ederim. İyi günler dilerim. AİLEMİZİN TEK BÜYÜĞÜ Amcam Batman’da baypas ameliyatı oldu. Operasyon başarılı geçti. 3 gün sonra lavaboya gitmek istersen aniden fenalaştı. Şu anda bilinci kapalı yoğun bakımda kalıyor. Ailemizin tek büyüğü bize yardımcı olur musunuz? Buraya gelme durumunuz var. Sizinle iletişime nasıl geçebiliriz. Doktorun dediğine göre bu operasyonda pek kurtulan olmamış. Bize abi dönüş yaparsanız seviniriz. ACİL KALP AMELİYATI OLMASI LAZIM Ben Avusturalya’dan yazıyorum. Ahmet beyle mutlaka görüşmem lazım. Eşim şu an yoğun bakımda. Kalbinde cm kalınlığında iltihap birikmiş. 2 defa felç geçirdi, 2 de kanama oldu. Beyin ameliyatı oldu. Şu an durumu stable ama kanama riski var, tekrar pıhtı atma ihtimali de var. Bir an önce kalp ameliyatı olması lazım. 2016 da ilk kalp ameliyatı olmuştu, metal kapak var kalbinde. Yukarıdaki gazete haberinin tamamını okumak için aşağıdaki renklendirilmiş yazıyı okuyun veya TIKLAYIN."Diyabetin damarları bozan bir hastalık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ahmet Akgül hangi durumlarda by-pass, hangi durumlarda stent ve balon tedavisinin seçilmesi gerektiğini anlattı…Diyabet hastalığının kalbi besleyen damarları bozduğunu söyleyen Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dekanı ve Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akgül, acil durumlar dışında diyabetli hastalarda stent yerine by-passın tercih edilmesi gerektiğini hastalarda kalp ve damar hastalıklarının 2-3 kat daha yüksek olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Akgül, kan şekeri kontrol altında olmayan diyabetlilerde damar tıkanıklıklarının da yüksek olduğunu belirterek, “En fazla şeker hastalarına stent konuyor. Ancak belirli bir hasta grubu dışında özellikle diyabetli hastalarda stent koyup göndermek yerine by-pass yapılmalıdır. Damara balon yapmak, stent koymak gibi işlemler kısa bir süreli açıklık sağlıyor. Diyabet damar içinin iltihaplanmasına sebep olan bir hastalık olduğu için diyabetlilerde stent çok hızlı tıkanıyor. Uzun vadede bütün damar içinde bir iltihaplanma süreci başlıyor. Damarda yeni bir tıkanıklık olduğunda ya da stentin önünde veya arkasında bir tıkanıklık oluştuğunda hastaya by-pass yapmak zorunda kalıyoruz. Ancak iltihap ve önceki stentler sebebiyle elimizde by-pass yapabileceğimiz sağlam bir damar kalmamış oluyor. Çoğu zaman iç yüzeyi şişmiş damara gömülen stentleri çıkarmakta zorlanıyoruz” dedi. BY-PASS İKİNCİ DEĞİL İLK TERCİH OLMALI Stent konulabilecek diyabetli hasta grubunun sınırlı olduğunu anlatan Prof. Dr. Akgül, “Tek damarı tıkalı olan diyabetlilerle, açık ameliyat edilemeyen veya kalp krizi geçiren diyabetliye acil olarak stent takılabilir. Hasta rahatladıktan sonra by-pass’a alınır. Kendi tecrübemde, hasta şeker hastasıysa, kritik damar lezyonları varsa, açık ameliyat öneriyorum. Çünkü ameliyat sonucunda damarların açık kalma oranları ve hastanın hayat kalitesi daha yüksek oluyor. Bu arada stent konulan hastalara verilen bazı tip kan sulandırıcıların beyin kanaması, göz kanaması ve mide kanamasına yol açma riski yüksek olduğundan hastanın hayat kalitesi düşüyor ve endişe düzeyi yükseliyor” hastalarda yara iyileşme süresinin uzun olması sebebiyle ameliyattan çekinildiğini de söyleyen Prof. Dr. Akgül, “Yeni ameliyat teknikleri ve malzemelerle bu risk de ortadan kalkıyor” dedi." ŞEKER HASTALIĞI VAR VE AÇIK KALP AMELİYATI OLDU Hocam merhabalar. Size telefon ile ulaşmayı denedim ancak başaramadım. Sizinle bir yakınımın için görüşmek istiyoruz. 54 yaşında erkek hasta. Açık kalp ameliyatı oldu. Diabet hastası aynı zamanda. Ayağında yara çıktı. Yarayı tedavi edemiyorlar. Damarlar tıkalı denildi. En son bacağında anjiyo oldu. Damarlar açıldı denildi. Ancak tekrar bacak şişmiş. Morlukların oluşmaya başladığını belirtiyorlar. Bacağının kesilmesi gündeme geldi. Çare arıyoruz kurtarmak için. Hastamız Karabük'te yaşıyor. DEFALARCA YAPILAN KORONER ANJİO Babam 2012 yılında baypas ameliyatı olmuştur. 14 kez anjiyo olmuş, 15. İçin bu cumaya gün verdiler. Üniversitede anjiyo da yeni bir ameliyatta riskli görüldü, … yapmak istiyorlar sonrası için de tekrar ameliyat görüyorlar, bu da bizi korkutuyor, şekeri 200 altına düşmüyor. Son anjiyodan sonra damarlar yıprandığı için bir daha ki anjiyoyu riskli gördüler. İKİNCİ KERE YAPILACAK KALP AMELİYATI Kayınvalidem konstriktif perikardit hastası. Kendisi 2012 yılında İstanbul’da ameliyat oldu fakat şimdi hastalık tekrar nabzını yükseltmeye, onu gündelik yaşamından alıkoymaya başladı. Kardiyoloji bölümünde koroner yoğun bakımında birkaç gündür yatıyor ve tetkikleri yapılıyor. İlgili profesörü tetkikler tamamlandıktan sonra ilk ameliyat olduğu hastaneye gitmemizi öneriyor. Kendileri, “bu 2. ameliyatı olacaksa orada olmasını” söylüyor, biraz önce ilk ameliyatını yapan doktorumuza ulaştım ama kendisi “2. kez bu ameliyatı yapamayacağını çok riskli olduğunu” söyledi. Hocam ne yapacağımızı bilemiyoruz, lütfen bize bir yol gösterin. KALP AMELİYATI SONRASI AKCİĞERDE SIVI TOPLANMASI Merhabalar hocam. Kayınvalidemde bir seneye yakın bir süredir nefes darlığı benzeri bir tıkanma, kalp krizi benzer bir rahatsızlık vardı. Uzun araştırmalar sonucunda kalp yetmezliğine bağlı akciğerlerde sıvı birikmesi tespit edildi. Kayınvaliden 2012 senesinde kalp krizi geçirmiş ve bypass ameliyatı olmuş. Bir yıldır defalarca kez acile gitti, geldi. Geçtiğimiz ay entübe edildi ve yoğun bakımda yattı. Akciğerlerindeki sıvı çekilince rahatladı bir miktar. Ancak verilen ilaçlara rağmen sıvı birikmesi tekrarlanıyor ve problem geçmiyor. Açıkçası daha evvel bypass ameliyatı olduğu için tekrar bir ameliyat çok gözümüzü korkutuyor. Bu konuda yardımınıza ihtiyacımız var. Mümkünse muayene olmak ve sizinle görüşmek isteriz. Mail üzerinden bana bu rahatsızlıkla ilgili kısaca bilgi verirseniz memnun olurum. Teşekkür eder iyi çalışmalar dilerim. AMELİYAT OLMAK İSTİYORUZ İyi günler. Size bu sabah mesaj gönderdim sanırım görmediniz tekrar ulaşmak için yazıyorum. Gerçekten ne yapacağımızı şaşırmış bulunmaktayız. Şu an tek güvenebileceğimiz doktor sizsiniz. Lütfen iletişime geçin bizimle. Hastanın anjiyo cd si ve sonuçlarını size gösterip bilgi almak istiyoruz eğer olursa da ameliyat olmasını istiyoruz. Lütfen yardım edin. AÇIK KALP AMELİYATI SONRASI BACAK DAMARINDA TIKANMA Babam yaş 76 geçtiğimiz yıl açık kalp ameliyatı oldu. Kalp kapakçığı ve 3 damar değişti. Ayaklarda damar tıkanıklığı bu yıl da devam etmekte olup şeker hastalığı da olduğu için ayaklarında uyuşma morarma ve ciddi yaralar oluşuyor. Gaziantep’te ikamet ediyoruz ve tüm doktorlar anjiyo yapılamayacak kadar riskin olduğunu, kangrene dönüşen bölgenin alınamayıp tüm bacağı alması gerektiğini söyledi. Ben bir evlat olarak babam için gereken tüm işlemlere başvurup onun bir an önce iyi olmasını istiyorum. Dönüşünüzü bekliyorum hocam. KALP BAYPASI OLMUŞ AMA TEKRAR DAMARLAR TIKANMIŞ Merhaba. Annem 11 yıl önce bypass ameliyatı oldu ve bunun akabinde bu zamana kadar değişen 3 damar tekrar daralma göstermiş olup 5 defa anjio oldu ama her seferinde tekrar başa döndük en son ki anjiosunda da ameliyat yani bypass olması gerek dediler. Sayın hocam böyle bir şey mümkün mü kendisi 61 yaşında ama ameliyat olan hastalarınız var mı 2 kere bypass olan masa da kalma ya da başarı şansı nedir ya da alternatif yollar var mıdır bana bilgi verirseniz en kısa sürede sizinle görüşmek isterim. Teşekkür ederim. BAYPAS ÖNCESİ KALP DİNLENMESİ GEREKİYORMUŞ Dedem 74 yaşında. Dün göğüs ağrısı şikayetiyle doktora götürdük. Doktorlar kalp krizi geçirdiğini ildeki hastaneye sevk ettiler. Hastane kalp damarlarına anjiyo yaptılar ve açılmadı, bütün damarları tıkanmış ve açık kalp ameliyatı gerekiyor. Kalbin dinlenmesi gerekiyormuş 1 hafta sonra ameliyat olacak. Ben sizin açık kalp ameliyatı yapıp yapmadığınızı eğer yapıyorsanız da bu konuda bilgi almak istiyorum. EFORLU EKG ÇEKTİRDİM Efendim 4 gündür kalp ve sol kol ağrısı ile ilgili olarak doktora gittim efor ekg çektirdim bir de kan tahlili. Doktor diğerleri temiz bir şey yok ama kasılması az, alt tarafın yüzde bir sorun var gibi dedi anlayamadım yüzde 56 dedi yüzde 50 altına düşerse kalp yetmezliği olur dedi. Biraz korktum ve 3 gün sonra kpss var bütün hevesim kaçtı beni mahvetti. Geçici bir durum olabilir mi birde bir gün önce 2 tane ağrı kesici, kas gevşetici içtim o olabilir mi? Daha önce ailem ve bende dahil olmak üzere hiç kalp rahatsızlığı olan olmadı. İlaç da vermedi, üniversite hastanesine yönlendirdi ve orda bir röntgen çektir dedi. YOLA ÇIKMAK TEHLİKELİ OLABİLİR Babam 1 baypas toplamda 4 anjiyo oldu ve son anjoyosunda iki damarı açılmış, aort damarı %95 ve diğer bir damarı %30 tıkalı olarak hastaneden taburcu edilmiştir. Sizi epey bir araştırmadan sonra buldum öncelikle watsapp veya başka bir iletişimle anjiyo cd sini ve raporlarını ve daha ayrıntılı bilgi verip alabileceğimiz bir iletişim kurup değerlendirmenizi çünkü Zonguldak’ta yasıyoruz. Yola çıkmak tehlikeli olabilir düşüncesi ile öncelikle değerlendirme ve bilgilendirme yapabilirseniz memnun oluruz. CEVABIMIZ Annenize ve size geçmiş olsun. Kalp ameliyatında baypas yapılırken hastanın kalbinde tıkalı olan koroner damarlara yönelik işlem yapılır. Damarlardaki tıkalı olan yer açılıp temizlenmez, yalnızca tıkalı yer artık kullanılamaz hale gelir çünkü kan artık başka damar yoluyla tıkanıklığı aşar, bu nedenle bu işleme "baypas" denir. Yani tıkanıklık baypas edilir. Baypas işleminde kullanılan bu damarlar göğüsten, koldan veya bacaktan alınır. İyi yapılmış bir baypas ameliyatında göğüsten alınan damar 10 sene boyunca %97 açık kalır, koldan alınan ise %75, bacaktan alınan da ortalama %50 açık kalır. Bu oranlara bakılarak sizin annenizin ameliyatı hakkında yorum yapılabilir ama 11 sene geçmiş bir baypasın tekrar ameliyata ihtiyaç duyması kalp cerrahisinde "olağan" sayılabilir, yani yapılan ameliyat için "başarısız" denilmez. Gelelim 2. Ameliyat için risk var mı? Eğer hastamızda başka bir risk faktörü ve ek hastalık yok ise ve yalnızca baypas ameliyatı olacak ise birinci ameliyatta hastada ölüm riski dünyada ve bizde %1-2 dir. İkinci ameliyatta bu oran 1-2 puan daha artar. İkinci ameliyat tahmin edeceğiniz üzere daha zordur çünkü göğüs kafesi ve kalbin etrafında yapışıklıklar, kalp performansında düşme, kemik ve yara iyileşmesinde zorluk ayrıca kalbe koyulacak damar kalitesinde azalma ortaya çıkabilir. Ama sonuç olarak kalp cerrahisi kliniğiniz 2. Ameliyat kararı vermiş ise, ameliyat olmanız olmamanızdan daha iyidir. Paylaştığımız aşağıdaki gazete haberini okuyunuz. Yukarıdaki gazete haberinin tamamını aşağıda okuyabilirsiniz veya orijinal haberi görmek için TIKLAYABİLİRSİNİZ."DÖRT çocuk annesi Hatice Kara ilk kalp krizini 1999’da geçirdi. Yaşadığı yer olan Sivas’ta ve Malatya ile İstanbul’da hastane hastane dolaşmaya başladı. Anjiyo, balon, stent uygulamaları peşi sıra geldi. Bir türlü göğsünde hissettiği ağrılar bitmedi. Kısa yürüyüşler bile zor geliyordu. Sırt üstü yatamıyor, ancak oturarak uyuyabiliyordu. Geçtiğimiz martta geçirdiği kalp krizinden sonra yoğun bakım ünitesine alındı. Orada iki kalp krizi daha geçirdi. Hastane dolaşmaktan, anjiyolardan bıktı. “Bütün sosyal hayatım bitmişti. Evden dışarı çıkamıyordum. Her sabah ölecek miyim, kalacak mıyım?’ diye düşünerek uyanıyordum. Sanki göğsümde bir kamyon oturuyordu. Evde yalnız kalamıyordum. Her anjiyo, balon, stent sonrası aynı sıkıntıları yaşıyordum. Artık anjiyo olmak istemiyordum” diye anlatıyor o günleri. Aldığı ilaçlara rağmen balonla açılan kalp damarlarına yerleştirilen stentler her seferinde yeniden tıkanıyordu. Nihayet televizyondaki bir sağlık programında Bakırköy Sadi Konuk Araştırma ve Eğitim Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Klinik Şefi Doç. Dr. Ahmet Akgül’ü gördü. Divriği’den atlayıp İstanbul’a geldi. Doç. Dr. Akgül, Kara’yı muayene etti. Kalp damarlarındaki 10 stente rağmen ağrı ve yorgunluk şikayetleri devam ediyordu. Doç. Dr. Akgül, “Stentler konduktan sonra verilen kan sulandırıcılara karşı demek ki direnç geliştirmişti. Şeker hastalığının daetkisiyle yeniden tıkanıyordu. Ameliyata karar verdik” diyor. LİTERATÜRDE ÖRNEĞİ YOK Kara’nın iki bacağından alınan damarlarla, 4 kalp damarına by-pass yapıldı. Doç. Dr. Akgül, “Stentler damarlara öyle dizilmiş ki, ameliyat yapmak çok zor oldu. Kadın damarları daha ince. Buna şeker hastası olması da eklenince risk artıyordu. Stentlerden birini çıkardık çünkü damarı bağlayacak yer kalmamıştı. Diğerlerine dokunmadık, aralarında kalan boş yerlere yeni damar yollarını bağladık. Stentler böylece devre dışı kaldı. Hastamızın artık kutu kutu kan sulandırıcı ilaç içmesine gerek yok. Literatürü araştırdım, bu kadar çok anjiyo olan hastaya rastlamadım. Guinness Rekorlar Kitabı’na aday olur bence” diyor." TEDAVİSİ TAMAMLANMAMIŞ KALP AMELİYATLARI Annem yıllardır karında şişkinlik, hazımsızlık, kabızlık, bulantı gibi şikayetlerden dolayı bir çok doktora gitti fakat sonuç elde edilmemişti. 4 nisan 2014 tarihlerinde o zamanlar Çankırı'da görev yapan .... isimli doktora muayeneden sonra halk dilinde göbek kayması ya da göbek düşmesi denilen rahatsızlıktan dolayı ameliyat oldu. Tıp dilinde bu durum göbek fıtığı diye düşünülebilir fakat bu operasyonun göbek fıtıgından farklı olduğunu belirtmek isterim. Ameliyattan sonra annem sağlığına kavuşmuş ve bütün şikayetlerinden kurtulmuştu. 9 ay iyi giden bu durum annemin ani dönüşü esnasında göbek bölgesinde oluşan kasılmayla son buldu ve rahatsızlıkları yeniden basladı. Dr......'ya tekrar gittik ve durumu anlattık, 2. kez cerrahi operasyon yaptı ama olumlu sonuc elde edilmedi ve bizlere göbek ameliyatının bir kez yapıldıgını ve bir daha olumlu sonuc alınmayacagını ifade etti. Bundan sonra ....... hastanesinde ...... isimli bir cerraha gidildi ve yaptığı ameliyat göbek fıtıgı operasyonuydu. Dr......'nın yaptığı operasyonda göbek bölgesine herhangi bir yama konulmamıştı. Ama ..... Bey ameliyat sonrası yama koydu ve bundan da olumlu sonuc alınmadı. Bölgeye konulan yama enfeksiyon yamayı kabul etmedi. Yama tekrar yamayı alırken karın zarını da aldığını ifade etti. Annemin karın zarında kanser gibi bir rahatsızlık yoktu. Karın zarı bagırsaklar dahil bütün organlar için önemli bir mekanizmanın parcası olarak biliyoruz. Bu durumun hasta üzerinde ne gibi olumsuz etkileri olabilir ya da bu konuda tedavi öneriniz varmıdır? Bir çok doktora gittik ama bir sonuc elde edemedik. Ayrıca göbek bölgesinde annemin ilk basarılı gecen operasyonu sonrası ikinci operasyonda basarı saglanamaması konusunda bir fikriniz var mıdır? Karın zarı bölgesinde tamir ettiği damar ya da kas sisteminde zorlama/gerilme esnasında kopma hissi uyandıran şey ne olabilir ki sağlıklı bir insan bu kadar kötü oldu? Damarlarla ilgili bir durum olup da kimse farkedememiş olabilir mi? Bugüne kadar bir cok cerrah ve gasterentolojı bölüm doktorlarına gittik ama sonuç elde edemedik. Bu konuda bize yardımınız olursa CEVABIMIZ Öncelikle duyarlılığınız için teşekkür ederim. Çünkü merak ettiğiniz gibi vücuttaki neredeyse her doku damarların kontrolündedir. Altta yatan damar hastalığı varsa dokuda yapacağınız tedaviler yarardan çok zarara bile yol açabilir. Annenizle ilgili tabiiki gittiğiniz doktorlar en uygun yöntemlerle tedavi etmeye çalışmışlar. Fakat özellikle damar beslenmesi uygun olmayan yerlerde yapılan ameliyat, bir de üzerine vücuda yabancı sentetik madde koyulursa beslenme iyice bozulur. Yapılan ameliyat işlemez olur, sentetik maddeye bağlı da enfeksiyon olur. Hastanızın daha detaylı incelenmesi gerekmektedir. KALP AMELİYATINDAN SONRA GÖĞÜS KEMİĞİNDEN İLTİHAP GELMESİ Hastamız kalp ameliyatı oldu, göğüs kemiğinden akıntı oldu. Tekrar ameliyat düşünülüyor. CEVABIMIZ Geçmiş olsun. Lütfen önce yukarıdaki 3 dakikalık videoyu izleyiniz. Göğüsten gelen, ameliyat sonrası akıntılar 2 nedene bağlıdır 1- Ameliyat ve hastane ortamı ile ilgili 2- Hastanın kendi bağışıklık ve kendi hijyeni ile ilgili Her iki durumda da göğüs içinde bir enfeksiyon odağı oluşmuş ve hastanın ameliyat sonrası bitmesi gereken göğüs akıntılarına neden olmuş. Bunun tedavisi için enfeksiyon odağının bulunması gerekir. Görüntüleme yöntemleri, bilgisayarlı tomografi ve emar yöntemelri bu hasta için uygunsa yapılmalı. Eğer odak bulunursa tekrar bir ameliyat gerekebilir. Eğer görüntüleme yöntemlerinde de sonuç çıkmaz ve uzun süre antibiyotik tedavisine rağmen akıntı devam ederse göğüs kemiği açılıp içerinin bakılması ve temizlenmesi gerekir. Bu konuda en iyi tedaviyi yapan klinikleri seçmenizi öneririm. AMELİYAT SIRASINDA GÖĞÜS KAFESİNİN AÇILMASI Benim babam şu an 42 yasında bundan 22 yıl önce Ankara'da ASD ameliyatı oldu kalpte delik mevcuttu ondan sonra her hangi bir sorun ile karşılaşmadık ta ki şimdiye kadar, anjioya alındı fakat açamadılar riskli bulunduğu için by pass önerildi. Psikolojik olarak ikinci bir ameliyat zorlar diye düşündük ve toplam tıkalı damar sayısı 7, 4 tanesi %30 ile %40 arasında 1'i ana damar olmak üzere 2 damar %80 tıkalı, diğeri ise %50 bize söylenen 3'ü risk taşıyor stent takılması ön görülmedi kalp krizi anında müdahale edemeyeceklerini belirttiler ve ameliyat esnasında kalp kapakçığındaki küçük deliğinde kapatılabileceğimi söylediler ama ameliyat esnasında göğsün açılması ve kapanması zaman ve vakit alması uzun sürer ve risk taşıdığı belirtildi. Biz de şu an geri çekilmekteyiz, öneri ve düşünceleriniz bizimle paylaşır, bizi aydınlatırsanız minnettar oluruz. Şimdiden teşekkür ederim. KALP BAYPASI SONRASI GEÇMEYEN ÇARPINTI VE TEKLEMELER Hocam merhaba Babam 60 yaşında 4 sene önce açık bypass ameliyatı damarı değişti. Ameliyat olmadan önce birkaç kez krizde geçirmiş. Ameliyatı yapan doktorda "ameliyat etmekle sorunu ortadan kaldırmış olmuyoruz, kalp aşırı yıpranmış ve genişlemiş " demişti. O zamandan bu zamana hiçbir gün rahatlamadı. Hangi doktora gitsek "yapılacak yapılmış bu ilaçlardan iyisi olmaz" diyorlar. Asıl sorun, çok çarpıntısı oluyor. Acayip fenalaşıyor. Çarpıntı önceden kolunu biraz zorladığında oluyordu ancak bu yıl araç bile kullanamıyor, hatta banyoda başını köpüklerken dahi oluyor. Elinizle göğsüne bastırdığınızda hafif rahatlama oluyor, çarpıntıyı dışardan bile hissedebiliyorsunuz. Birçok yerde muayene oldu bir netice alamadı. Perhize dikkat et, ilaçlara devam dediler, ayrıca Kreatin 2,9 olduğu için nefrolojiye gidin dediler. Özelde bir doktora gittik. O da "senin kalp %20 çalışıyor, böyle yaşamaya mecbursun ara ara hastaneye yatıp sıvı attırman gerekebilir, genç olsan kalp nakli derdim " dedi İlaçlar aldactazid, dilatrend, olmetec, ecoprin , digoksin bu ilaçları 4 yıldır sürekli kullanıyor. Arada desal kullanıyor. Ancak hiç bir fayda yok. En son doktor kalp %20 çalışıyor diyen cordarone yazdı. Hiçbir fayda görmedi daha da kötü oldu. Son olarak da , tavsiye üzerine saneloc salınımlı günde yarım kullanmaya başladı. Çarpıntıya faydası çok oldu ancak nefes darlığı başladı ve bu ilacı bıraktı. Şimdi de kalpte tekleme başladı.böyle sanki bir an topallama yapıyor gibi yavaşlayıp bir engelden kurtulmuşçasına tekrar hızlanıyor. Siz sürece bakaraktan ne önerirsiniz. Kalp pili falan işe yarar mı? Ekoyu dosya ekleme imkanı olmadığı için gönderemiyorum hocam. Cevap verirseniz memnun oluruz. Teşekkürler. CEVABIMIZ Öncelikle geçmiş olsun. Kalp ameliyatı sonrası geçmeyen çarpıntı ve kalbin "teklemesi" nadir de olsa görülen bir tablo. Hastanın önce bu çarpıntıya neden olan sebepler ortaya çıkarılmalı daha sonra bu nedenler tedavi edilmelidir. Eğer neden kalbin kendisinde uygunsuz uyarı çıkaran bir hücre ise o, hücre ve etrafı dondurularak veya yakılarak tedavi edilir. Eğer bu da çözüm olmazsa kalp pili kullanılabilir. Aşağıda 2 ayrı video var, lütfen izleyin sorularınıza cevabı alacaksınız. STENT VE ANJİO SONRASI GEÇMEYEN GÖĞÜS AĞRILARI Hastamızın kalp ile ilgili bir şikayeti olursa önce kallbi değerlendiriyoruz sonra gerekirse tetkikler ve daha da gerekirse anjiografi yapıyoruz. İşte size de anjiografi yapmışlar, zaten kalp krizi geçiren hastalarda anjiografi yapılır. Anjio da kalp damarlarınızda tıkanıklık olduğu için doktorunuz stentler koymuş ve sizi taburcu etmişler. Ama sizin şikayetleriniz devam bilinmesi gereken şey şu Kalp damarlarına anjio yapmak, balon yapmak ve gerekirse stent koymak hep büyük damarlar içindir. Yani size stent koyarak ana damarları açmışar ama kılcal damarlara müdahale edilememiş, zaten stent ile kılcal damarlara müdahale edilemiyor. Kılcal damarların sıkıntısı da size yine kalp ağrısı olarak biz tedavi sonrası, stent sonrası, kalp ameliyatı sonrası geçmeyen sıkıntılara, çarpıntılara, ağrılara, uyuşmalara tedavi amacıyla Gerontolojik Biyorezonans tedavisi geliştirdik. Geçmiş olsun MİTRAL KAPAK AMELİYATI Size annem için yazıyorum. Annem 1992 yılında ilk açık kalp ameliyatı oldu darlık açıldı kapakta kireçlenme olmuş onu temizlediler. İkinci 2012 yılında mitral kapak ameliyatı oldu ve kapak değişimi yapıldı. Ama annemde denge bozukluğu nefes darlığı vücudunda şişkinlikler olmaya başladı. İdrar söktürücü kullanıyor ama faydasını göremiyor. Tuz kullanımı aşırı değildir. Tuz kullanmadığı zaman yemekleri yiyemediği için halsiz bitkin düşüyor onun için az da olsa tuz kullanıyor. 25,06,2017 tarihinde göğüsünden kitle ameliyatı oldu patoloji sonucu temiz. Ancak kullandıkları ilaçlara rağmen şikayetleri geçmiyor hatta gün geçtikçe şikayetleri artıyor. Guatr hastası ancak ilaç kullanmıyor. İlacı kullanınca daha çok şişkinliği artıyor. Göğüsünden ameliyat olacağı zaman kalp kontrolünden geçti. Holter, Eko, Ekg vb testler yapıldı holter sonucunda kaçak var uçları yakılcak dediler. Birkaç doktordan fikir aldım bunun sonucunda kalp pili takılma ihtimali olabilir dediler. Uçlarını yakma tedavisi %70 başarılı olur dediler. Ama kesin konuşmadılar bu şekilde yaşamaya devam edebilirsin de iyileşebilirsin de kafam çok karıştı ne yapabilirim fikir verebilir misiniz Saneloc Comadin Lasıx Aldacton Aspirin ecopirin Delix ilaçlarını kullanıyor 48 yaşında - 100 kilo Vücutta ağrı ve şişlik olduğu için hareketleri kısıtlı onun için kilo verimi olmuyor yürüyüş yapamıyor. İki kat merdiven dahi çıkamıyor. Ameliyatlarının ardında hafızasında da eksiklikler olmaya başladı. Mesela su isteyecek ama bir türlü adını çıkaramıyor. Bu arada babam yok annem tek dayanağım lütfen yardımcı olun sağlığına kavuşsun. Teşekkür ederim. Kalp Hastalıkları ve Tedavileri için ayrıntılı bilgiye ulaşmak için lütfen tıklayınız Kalp hastalığı ve "tedavisi yok, bu hastalıkla yaşamaya alış" denilen hastaların tedavi sonrası yorumlarını okumak için lütfen tıklayınız Prof. Dr. Ahmet AKGÜL'ün özgeçmişine ulaşmak için lütfen tıklayınız İletişim ve Randevu için lütfen tıklayınız

mide kapakçığı ameliyatı olanların yorumları